18 Aralık 2009 Cuma

Bir günaha birçok sevapla karşı koyma çaresi!..

Telefonun öbür ucundan gelen ses, vaktiyle maruz kaldığı bir günahın bunalımına girmek üzere olduğunu ifade ederek başladı sıkıntısını anlatmaya: -Evliliğimizin ilk senelerinde hem ben hem hanım yekun tutan borçlarımızı ödemek için çalışıyorduk. Bu devrede hanımın hamile kaldığını öğrenince doktora giderek hamileliği önledik. Hanım da işine devam edince borçlarımızı ödeme imkanı bulduk. Şimdi iki tane de çocuğumuz olmasına rağmen bu olayın her geçen gün artan ıstırabını yaşıyoruz. Çok mu büyük yanlış yaptık o zaman, diye kendimizi sorgulamaktan kurtulamıyoruz. Acaba diyoruz, geçmişte yaptığımız bu hatamızın vebalinden kurtulmanın bir çaresi yok mu bugün? Bunalımda olan bize, bir çıkış yolu gösteremez misiniz? Kurtulalım bu azaptan? -Efendim, geçmişte işlenmiş yanlışları düşünüp de çıkmazlara girip, bunalıma düşmek yeni bir hataya daha düşmek olur. İslam baştan sona çarelerle, ümitlerle doludur. Yeter ki günahından pişmanlık duyan insan tevbe, istiğfar ederek İslami çizgisinde sebat etsin, gerilemesin. Biz burada önce, bunalıma iten hataya kısaca bir göz atalım isterseniz. -Alimlerin bir kısmı: `Hamile kalındıktan sonraki günlerde (anne hayatı tehlikeye girmedikçe) hamileliğe müdahale edilemez.` demekteler. Bir kısmı da, `Belli mazeretleri olanlar, bir buçuk ayı geçmeden müdahale ederek henüz kan damlası durumundaki varlığı aldırabilirler.` şeklinde yorum yapmaktalar. Aldırmada mazeretin olması şart . O günkü mazeret geçerli miydi, değil miydi bilmiyoruz. Şayet o günkü mazeretiniz geçersiz idiyse, bugün bunun çaresi bunalıma girmek, ümitsizliğe sürüklenmek değil. Efendimiz (sas)`in zamanında yaşanmış olaylarla, ayet ve hadisleri ölçü alarak bir çıkış yolu bulmak elbette mümkündür. İsterseniz o gün yaşanmış olaylara kısaca bir göz atalım, bize ne mesaj veriyor bir görelim. Medine`de sahabeden bir zat da sonradan çok pişmanlık duyduğu bir hata işledi. Hatadan sonra da öylesine üzüldü ki, gidip Resulullah`a itirafta bulunarak yana yakıla çare aradı. Efendimiz çare soran bu kimseye hemen bir şey söylemeyip gelecek olan İlahi irşadı beklemeye başladı: Nitekim Rabb`imiz Hud Suresi 114. ayet ile çıkış yolunu gösterdi. `Namazlarını tam kılsınlar, sevap kazandıran iyiliklerini de çoğaltsınlar. Çünkü çoğalan iyilikler azınlıkta kalan günahları silip yok eder!..` Gelen ayetin gösterdiği bu çareyi bir müjde olarak gören sahabi: `Bu müjde sadece bana mı mahsus, yoksa tüm pişmanlık duyan günahkarlara da şamil mi?` diye sordu? Bu soruya Efendimiz: `Tüm pişmanlık duyan günahkarlara da şamildir.` diye cevap verdi. Bundan sora ibadetlerinde daha çok titizlik gösteren sahabi, dini hayatında daha derinleşti, hizmetlerini daha da artırdı, böylece bir günaha birçok sevapla karşılık vererek çıkışı yolunu dinde derinleşmekte buldu. Efendimiz bu ayeti daha da açıklayıcı mahiyetteki hadislerinde buyurdu ki: Hangi hatadan dolayı olursa olsun insan, ibadetlerini ihmal etmemeli, maruz kaldığı günahtan sonra hemen toparlanıp o günahını birçok sevapla sildirmeyi hedef almalıdır. Çünkü çoğalan sevaplar azalan günahları silip yok eder! Anlaşılıyor ki, insan günaha düşmemek için gayret göstermelidir. Ama düşerse kendini hemen toparlayıp daha çok ibadet, daha çok hayır hasenat, daha çok İslami hizmetler yaparak o bir günaha birçok sevapla karşılık vermeli, çoğalan sevaplarıyla küçülttüğü günahını sildirmeyi hedef almalıdır. Çare budur. Ümitsizliğe düşmek, bunalıma girmek değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arama Motoru