Evlilik'te Karı-Koca Hakkı

              Koca hakkı

Sual: Erkeğin hanımı üstündeki hakkı nedir?
CEVAPErkeğin de hanımı üzerinde hakkı çoktur. Kadın kocası ile iyi geçinmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir.) [Taberani]

Bir kadın, kocasını güzel karşılar, güzel sözler söyleyerek hoşnutluğunu kazanmaya çalışırdı. Peygamber efendimiz aleyhisselam, kadının bu hareketinden dolayı kocasına buyurdu ki:
(Hanımına selam söyle, yarı şehid sevabına kavuştuğunu haber ver!) [Şir’a]

Kadınların Cennete girmeleri erkeklere göre daha kolaydır. Bir hadis-i şerif meali:
(Kadın, beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, kendini yabancılardan korur ve kocasına muti olursa, Cennete girer.)[İbni Hibban]

Erkeğini razı eden kadın için korku yoktur. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kocası razı olduğu halde ölen kadın Cennete girer.) 
[Tirmizi]

(Kocasına muhabbet gösteren, çocuk doğuran, öfkelendiği an veya kocası kendine kızdığı zaman, kocasını razı edinceye kadar uyumayan kadın Cennetliktir.) 
[Taberani]

Kadına ziynet eşyası mubahtır. Ziynet almak için kocasını müşkül duruma düşürmemeli, yabancılara ziynetlerini göstermemelidir! Böyle olunca ziynetleri Cennete girmelerine mani olmaz. Bir hadis-i şerif meali:
(Cennette kadınların az olduğunu gördüm. Sebebini sordum. "Onları altın ve ziynet eşyası meşgul etti" dediler.) [İ. Ahmed]

Kocasına, elinden geldiği kadar güler yüzlü davranıp, sevgi göstermeli, dili ile de onu incitmemelidir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kıyamette Allahü teâlâ, kocasına dili ile eziyet eden kadının dilini 70 arşın uzun yapıp, boynuna dolar. Kocasına kötü gözle bakan kadını da başı kesik ve bedeni parçalanmış hale çevirir.)[Şir’a]

(Senden ne gördüm) diyerek küfran-ı nimette bulunmamalıdır! İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Eğer kocalarına karşı küfran-ı nimette bulunmasalar, namaz kılanlar hemen Cennete girerdi.) [Şir’a]

(Cehennem halkının ekseriyetini kadınların teşkil ettiğini gördüm. Sebebi de, çok lanet ederler ve kocalarına karşı küfran-ı nimette bulunurlar.)
 [Buhari]

Kocasına bir iyilik yapmışsa, başına kakmamalıdır. Yeme ve giyme gibi hususlarda kocasını üzmemeli, yapamayacağı şeyi ondan istememelidir! Kocasının şerefini korumalı, her işte onun rızasını kazanıp gönlünü hoş etmeye çalışmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kocanın hanımı üzerindeki hakkı, benim sizin üzerinizdeki hakkım gibidir. O halde kocasının hakkını gözetmeyen, Allahü teâlânın hakkını gözetmemiş olur.) [Şir’a]

Kadın, kocasını üzmemelidir.
Bir gün Hazret-i Fatıma, ağlayarak babasının huzuruna geldi. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
- Ya Fatıma, niçin ağlıyorsun?
- Kasıtsız söylediğim bir sözden Ali bana kızdı. Özür diledim. Fakat onu üzdüğüm için ağlıyorum.
- Kızım, bilmez misin, Allahü teâlânın rızası kocanın rızasına bağlıdır. Ne mutlu o kadına ki daima kocasının rızasını arar, kocası ondan razı olur. Kadınlar için en üstün ibadet, kocasına itaattir. Erkek, hanımından razı olunca, o kadın istediği kapıdan Cennete girmeye hak kazanır. Kocasını üzen kadın, onu razı edinceye kadar, Allahü teâlânın lanetinde olur.) 
[R. Nasıhin]

Koca hakkına riayet, kadına cihad etmiş gibi sevap kazandırır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Koca hakkına riayet, Allah yolunda cihad etmek gibidir.)[Taberani]

(Kadın, kocasından izinsiz olarak nafile oruç tutamaz. Eğer tutarsa, aç ve susuz kalmış olur, sevap kazanamaz. Kocasından izinsiz evinden dışarı çıkamaz. Çıkarsa, gökteki melekler, geri evine dönünceye kadar ona lanet eder.) 
[Taberani]

(Bir erkek, ihtiyacı için hanımını çağırsa, kadın tandır başında olsa da, hemen ihtiyacına cevap versin!)
 [Tirmizi]

(Kocası çağırdığı halde yatağa gelmeyen kadına melekler sabaha kadar lanet eder.) 
[Buhari]

(İzinsiz evden çıkan kadına, kocası razı oluncaya kadar, güneşin ve ayın doğduğu her şey lanet eder.)
 [Deylemi]

(Kadın, kocasından izinsiz 
[ana, baba, kardeşleri dahil] hiç kimseyi evine alamaz, nafile namaz kılamaz.) [Taberani]

(Kadınlarınızı süslü giyinmekten men ediniz! Beni İsrail kadınları süslü giyinip camiye gururlanarak yürüdükleri için lanetlenmişlerdir.) 
[İbni Mace]

(Kocası razı oluncaya kadar, kadının namazları ve hiçbir iyiliği kabul olmaz.) 
[Taberani]

(Kadının namazları kabul olmaz) demek, namaz borcundan kurtulur, fakat namaz kılmakla meydana gelecek büyük sevaba kavuşamaz demektir. Namazı boşa gider demek değildir.

Bir kadından kocası razı olmazsa, kadın, günahının cezasını çektikten sonra, Cennete girer. Cennete sadece kâfirler girmez. Müslümanın günahı çok olsa da, sonunda mutlaka Cennete girer.

Karı koca iyi geçinip, birbirlerinin rızalarını almaya çalışmalıdır.

Sual: Beyimden habersiz, mevlit için, vaaz dinlemek için, namaz kılmak için camiye, komşuların evlerine gitmem doğru mudur?
CEVAPZaruri gereken din ilimlerini beyi öğretmeyen kadın, münasip bir kadın hocadan bunları öğrenebilmek için izinsiz gidebilir. Beyiniz izin verse bile, komşularda uygunsuz şeyler konuşulan toplantılara gitmenizi tavsiye etmeyiz. Kadınların camilere de gitmeleri uygun değildir. Birkaç kadının toplanıp uygun bir ilmihal kitabı okumaları çok iyi olur.

Sual: Dışarı çıkarken her defasında eşimden izin almak durumunda mıyım?
CEVAPBir defa izin alınır. Yani ben istediğim zaman dışarı çıkabilir miyim dersiniz. Tamam derse her zaman çıkabilirsiniz. Çıkamazsın derse işe de gidemezsiniz. Evde ona ait malları da dilenciye veya misafirlere izinsiz veremezsiniz. Yani misafirinize bir bardak çay veremezsiniz. Ama (İstediğin şeyi istediğin yere harcayabilirsin ve istediğin zaman istediğin yere gidersin) gibi izin alırsanız, istediğinizi istediğiniz gibi harcarsınız ve istediğiniz yere gidersiniz. İzinsiz yapmamak gerekir.

Sual: Kadın, gittiği yerde, gıybet ediyor, yalan söylüyorsa işlediği günahlar kocasına da yazılır mı?
CEVAPBilmezse yazılmaz. Günah işleyeceğini bilerek gönderirse yazılır.

Sual:
 Mukim bir bayan başka şehirdeki kocasının veya mahrem bir akrabasının yanına mahremsiz gidebilir mi?
CEVAP
Mukim iken gidemez. Seferde ise gidebilir. Mesela kocası ile İstanbul’da oturuyor. Kocası ile Ankara’ya gitmiştir. Sonra kocası İstanbul’a gelmiştir. Kadın bir hafta sonra yanında mahremi olmadan da İstanbul’a kocasının yanına gelebilir.

Kadının cihadı
Sual:
 Kadının cihadı nasıl olur?
CEVAPRiyad-un Nasıhinde buyuruluyor ki:
Resulullah efendimiz, ev işlerini Hazret-i Fatıma’ya, dış işlerini Hazret-i Ali’ye vermiş, bu hususta şöyle buyurmuştur:
(Hanımının evde oturması için, işlerini gören, ihtiyaçlarını karşılayan, onu yabancı erkeklerin görmesinden koruyan, ümmet-i Muhammedin düşmana esir düşenlerini satın almış, azat etmiş gibi sevaba kavuşur.)

(Ya Fatıma, ne mutlu o kadına ki, kocası ondan razı olur. Allahü teâlânın farz kıldığını yapmaktan ve kocasına itaatten sonra kadınlar için, yün eğirmekten, iplik bükmekten üstün iş yoktur. Bir saat yün eğirmek, iplik bükmek veya dokumak, kadınlar için bir yıl ibadet etmekten daha sevaptır. Dokudukları her iplik için amel defterlerine bir şehid sevabı yazılır.)

(Beş vakit namazını kılan, malının zekatını veren, Ramazan-ı şerif orucunu tutan, kocasının günah olmayan işlerinde ona itaat eden ve tesettüre uyan kadın, Cennete istediği kapıdan girer.)
(Karı-koca Hakları bahsi)

Peygamber efendimiz, kendi kızına ve diğer kadınlara şehid sevabı kazanmak için ev işleri ile meşgul olmalarını emretmektedir. Başka bir hadis-i şerifte de, (Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir)buyuruldu. (Şir’a)

Geçimsiz kocanın hakkı
Sual:
 Huysuz bir kocaya da dinin emrettiği şekilde mi davranmalıdır?
CEVAPZalime de, mazluma da dinin emrettiği şekilde hareket edilir. İyilik eden, hanımını üzmeyen kocanın nesine sabredilir? Kadın huysuz olursa, kocası sabreder, kocası huysuz olursa hanımı sabreder. Bu imtihanda sabreden çok sevap alır. Kötülük eden, kendine eder.

Mazlumların, sabredenlerin yardımcısı Allah’tır. Allahü teâlâ, kimsenin hakkını kimsede koymaz. Sabredenlere sayısız mükafat verir.

Karı-koca birbirinin kötü huylarına sabretmelidir! Hadis-i şerifte,(Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Eyyüb aleyhisselam gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hazret-i Asiye gibi sevaba kavuşur)buyuruldu. (İ.Gazali)

Kur'an-ı kerimde de, Allahü teâlânın sabredenlerle beraber olacağı ve sabredenlerin mükafatlarının hesapsız verileceği bildirilmiştir. (Enfal 46, Zümer 10)

İyi insan, yalnız başkalarına kötülük etmeyen kimse demek değildir. Başkalarından gelen kötülüklere de güzel sabreden kimsedir.

Sual: Kocanın dine aykırı emirlerine uyulur mu?
CEVAPHiçbir koca, hanımına dine aykırı emir veremez. (İçki içeceksin, namaz kılmayacaksın, açık gezeceksin) diyemez. Derse, yapılmaz. Peygamber efendimiz, (Halıka isyan olan işte, kula itaat edilmez)buyuruyor. (Hakim)

Ana-baba da dese, âmir de dese, yapılmaz. Fakat yine de güzellikle yapmamaya çalışmalıdır.

Erkeğin hakkı çoktur
Sual:
 Kadınların haklarından bahsettiniz. Erkeklerin hakkı yok mu?
CEVAPErkeğin hanımı üzerinde hakkı daha çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kocasının yatağından kaçan kadına, melekler sabaha kadar lanet eder.) [Buhari]

(Kadının üzerinde en büyük hak sahibi kocasıdır, erkeğin de anasıdır.) [Hâkim]

(Kadın, kocasının hakkını ödemedikçe, Allahü teâlânın hakkını ödemiş olmaz.) [Taberani]

Günümüzün çalışma şartları ağır, para kazanma çok zordur. İş ahlakı, güzel ahlak, yok gibidir. Erkek çoğu zaman bu şartlar karşısında bunalır, çok sıkıntı çeker. Evine, pestil olmuş şekilde gelir. Yorgundur, sinir sistemi bozuktur. Bunu düzeltmek, sıkıntılarını unutturmak, onu neşelendirmek, ona destek olmak, yardımcı olmak kadına düşer. Bu halde eve gelen koca, haklı olarak hanımından en azından tatlı dil, güler yüz ve ilgi bekler. Bunu da göremezse dengesi iyice bozulur. Sözleri ve hareketleri normal olmaz. Hanıma düşen vazife, bu sayılanları yapamıyorsa hiç olmazsa susup, onu daha fazla üzmemelidir. (Evinde huzuru olmayan, zindandadır) buyuruluyor.

Bu kadar sıkıntıda olandan her türlü dengesizlik beklenir. Kadın, bardağı taşıran son damla olmamalı. Aksine, hemen devreye girmeli, onu hoş görmeli, idare etmeli, teselli etmeli. Onun evde olduğu zamanlar ev işiyle meşgul olmayıp, onu neşelendirmeli. O olmadığı zamanlar işini gücünü yapmalı. Kadınlara tavsiyemiz hep şu oluyor: Dışarısı ateş, ahlak namus yok gibidir, kocanıza sahip çıkın, güzel ahlakla, tatlı dille, güzel yemeklerle, evinizin temizliği intizamıyla veya hoşlandığı neyse, o usulle kocanızı evinize bağlayın. O, eve adımını atmak için can atsın. (Yuvayı dişi kuş yapar) derler.

(Şeytanlar kâfirlerle değil, Müslümanlarla uğraşıyor) buyuruluyor. Nefsimiz keza, kuduruyor. Neye kuduruyor, tesettüre, namaza niyaza, doğru itikada kudurup duruyor. Şeytan adamlarını sabah salarmış, gece rapor alırmış. Biri, namazını bozdurdum dermiş, biri orucunu bozdurdum dermiş. Diğeri haram yedirdim dermiş, hepsine tamam dermiş. Bir başkası da, karı ile kocanın arasını bozdum dermiş. Şeytan çok sevinir, aferin der, onu alnından öpermiş, en büyük işi başardın, bu olunca hepsi zamanla bozulur dermiş. Onun için hep tetikte olmalı, şeytana nefse bu fırsatı vermemelidir.

İslamiyet, sadece kadına veya erkeğe gelmedi. Sadece anneye, babaya, evlada da gelmedi, herkese geldi. Herkes uymak zorundadır. Kim uyarsa dünyada ve ahirette rahat eder, faydasını görür. Nasıl ki, arabanın bir lastiği patlayınca araba gitmiyorsa, nasıl ki saatin dişlilerinden biri kırılırsa saat çalışmıyorsa, aileden birinin de yanlışı, eksiği, bütün ailenin huzurunu, düzenini bozabilir.

Buna göre herkes dikkat etmeli, haddini ve vazifesini bilmeli, kusurları için özür dileyip, yeni bir sayfa açıp, yeni bir başlangıçla hayata neşeyle devam etmeli. Dinimizde üzmek yasak olduğu gibi, üzülmek de yasaktır. Müslümanı hep hoş görmeli, kusurunu örtmeli, görmezden gelmeli. Bilmediğim bir mazereti vardır diyerek onu affetmeli. Affeden affedilir, seven sevilir.

Eşinden izin almak
Sual: Erkeğin bir yere giderken hanımından izin alması gerekmiyor da, kadının niye kocasından izin alması gerekiyor?
CEVAPDinimiz, en ağır sorumluluğu erkeğe yüklemiştir. Erkeğin görevi, çalışıp evin geçimini sağlamak, hanımını günahlardan ve her türlü tehlikeden korumaktır. Kadın çalışmaya mecbur olmadığı gibi, ev işlerini de yapmaya mecbur değildir. Kocasının işlediği günahlardan da sorumlu olmaz. Fakat erkek, kadının işlediği günahlardan da sorumludur. Onun için, kocası onun günah işlenen yere gitmesine rıza gösteremez; gösterirse kendisi de günaha girer. Bunun için kadın, bir yere giderken kocasından izin almaya mecburdur.

Terbiyesizlik
Sual
: Bir hanım, beyinin yanında terbiyesizce oturabilir mi?
CEVAP
Uygun olmaz. Resulullah efendimiz, kızının yanında bile ayaklarını uzatıp oturmazdı.

Nâfile için izin istemek
Sual: 
Nâfile namaz kılmak, nâfile oruç tutmak için kadının kocasından izin alması gerekir mi?
CEVAPNamaz, oruç gibi nâfile ibadetler için izin almak gerekir. İki hadis-i şerif meali:
(Kadın, kocasından izinsiz [nâfile] oruç tutamaz.) [Buharî, Müslim]

(Kadın, kocasından izinsiz eve kimseyi alamaz, [nâfile] namaz kılamaz.) [Taberanî]

Hazret-i Safvânın hanımı, (Yâ Resulallah, namaz kılınca kocam beni dövüyor) diye şikâyette bulundu. Hazret-i Safvan ise, (O da, bir rekâtta uzun iki sûre okuyor. Hâlbuki ben bunu yasakladım) dedi. Resulullah efendimiz, o kadına, (Tek sûre okumak yeterlidir) buyurdu. (Ebu Davud)
Görüldüğü gibi farz namazı bile uzatması uygun olmuyor. Bu hadis-i şerifler gösteriyor ki, evde huzurun sağlanması için, kadın kocasından habersiz iş yapmamalı. Kadının kocasıyla iyi geçinmesi, nâfile ibadetlerinden daha üstündür, daha çok sevabdır. Cihat sevabı, farz sevabı alır.

Çevreye sıkıntı vermek
Sual:
 Komşumuzun hanımı çok cadalozdur. Kocası da, çevresi de şirretliğinden dolayı bizar olmuşlardır. Namaz falan kıldığı da yoktur. Kocası (Günah değilse boşarım) diyor. Böyle bir kadını boşamak günah olur mu?
CEVAPDüzelmesi ve iyilikle tutması mümkün değilse, komşularına ve kocasına sıkıntı veren veya namaz kılmayan, diğer farzları yapmayan kadını boşamanın günah olmadığı din kitaplarında yazılıdır.

Haramı helâl yapmak

Sual: Bazı ablalar, (Bir kız evlendikten sonra kocası isterse, kaşını alabilir, yüzük, bilezik gibi ziynetlerini sokakta takabilir) diyor. Bir kocanın haramı helâl yapma yetkisi var mıdır?
CEVAP
Hâşâ, hiç kimse, haramı helâl yapamaz. Ana baba, koca ve âmir gayrimeşru emir verse, bu emre uyulmaz, çünkü Peygamber efendimiz,(Hâlık’a isyan olan işte, kula itaat edilmez) buyuruyor. Mesela onlar, (İçki iç, namaz kılma, tesettürsüz gez!) deseler de, haram olan şeyler yapılmaz. Kadınların kaş aldırması, yüzük ve bilezik takarak, bunlar görünecek şekilde dışarı çıkmaları haram olduğu için, hiç kimse bunlara helâl diyemez ve bunları helâl yapamaz.



             Hanım hakkı

Sual: Hanımla iyi geçinmenin yolu nedir?
CEVAP
Hanımının güzel huylu olmasını isteyen, önce kendisi güzel huylu olmalıdır! Kur'an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği bildirilmektedir. O halde, dinimizin emir ve yasaklarına riayet eden, hanımı ile iyi geçinir.

Aliyy-ül Havas hazretlerine hanımı küsmüştü. Hanımı, kocasına muhalefet etmek için ayrı testi, ayrı bardak kullanıyordu. Aliyy-ül Havas hazretleri, bir gün yanlışlıkla hanımının testisinden su içince, hanımı hemen testiyi kırmıştı. Hazret, "Testiyi niçin kırdın?" bile dememiş, hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı.

Osman el-Hattab hazretlerinin komşusu, Nureddin Şuni efendi anlatır: Bir gece dışarı çıktım eski bir hasıra sarılı birinin dışarıda yattığını görüp (Sen kimsin, burada niçin yatıyorsun?) dedim. (Komşu ben Osman el-Hattabım. Oğlumun annesi, beni evden kovduğu için sokağa çıktım, onun kızgınlığı gidinceye kadar burada yatmaya karar verdim) dedi.

Huysuz hanım
İbni Ebil Hamayil-i Sevri hazretlerinin hanımı huysuzdu. Kocasına ağzına geleni söyler, onu rahat bırakmazdı. O mübarek zat da hep sabrederdi. Yine bir gün hanımının yaptığı huzursuzluktan kurtulmak için uçarak kaçmıştı. Hanımı arkasından bakıp, (Hele şuna bak, uçup kaçmakla elimden kurtulacağını sanıyor) diye söylenmişti. Bizim gibilerin uçması mümkün olmayacağına göre, kaçmak suretiyle kavgadan, münakaşadan uzak durmaya çalışmalıyız. Haklı olduğumuzu ispata kalkışmamalıyız!

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir mümin, hanımına kızmasın! Kötü huyu varsa, iyi huyu da olur.) [Müslim]

(Kadın, zayıf yaratılışlıdır. Zayıflığını susarak yenin! Evdeki kusurlarını görmemeye çalışın!) 
[İbni Lal]

(Müslümanların iman yönünden en üstünü, ahlakı en güzel olanı, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranandır.) 
[Tirmizi]

(Müslümanların en iyisi, en faydalısı, hanımına en iyi, en faydalı olandır. Sizin aranızda hanımına karşı en iyi, en hayırlı, en faydalı olan benim.) 
[Nesai]

(Kocası razı oluncaya kadar, kadının namazları ve hiçbir iyiliği kabul olmaz.) 
[Taberani]

(Namazları kabul olmaz) demek, namaz borcundan kurtulur, fakat namaz kılmakla meydana gelecek büyük sevaba kavuşamaz demektir. Namazı boşa gider demek değildir. Bir kadından kocası razı olmazsa, kadın, günahının cezasını çektikten sonra, Cennete girer. Cennete sadece kâfirler girmez.
Müslümanın günahı çok olsa da, sonunda mutlaka Cennete girer. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İyi kadınlar, Allah’a itaat eder ve kocalarının haklarını gözetir. Kocaları yokken, onların namuslarını ve mallarını, Allah’ın yardımı ile korurlar.) [Nisa 34]

Eve gelince hanımına selam verip hatırını sormalı, üzüntü ve sevincine ortak olmalıdır. Çünkü, o başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış bulunan dostu, dert ortağı, kendini neşelendiricisi, çocuklarının yetiştiricisi ve çeşitli ihtiyaçlarının gidericisidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: 
(Haksız olarak hanımını dövenin, Kıyamette hasmı ben olurum. Hanımını döven, Allah ve Resulüne asi olur.) [R.Nasıhin]

(Kadınlarınıza eziyet etmeyin! Onlar, Allahü teâlânın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) 
[Müslim]

(Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine bir köle azat etmiş sevabı yazılır.) 
[R.Nasıhin]

(Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını artırır.) [İ.Lâl]

Huzurun anahtarı tebessümdür
Sual:
 Akşama kadar yemek, çamaşır, dikiş gibi ev işleriyle uğraşıyorum. Beyim gelince yorgunluğumu dinlendirmesini arzularım. Kapıdan asık suratla girer. Gülümsediği yok. Selam vermez. Bir gün kazara yemek tuzlu olsa, küser yemek yemez. Hiç takdir ettiği bir şey yok. Hep kusur araştırır. Bu adam nasıl düzelir?
CEVAP
Kocasından şikayet eden hanımlar, hanımından şikayet eden erkekler, sanki dertlerine deva olacakmışız gibi bizden tavsiye bekliyorlar. Biz zaten devamlı yazıyoruz. Biraz da kendilerinin uyması, dikkat etmesi lazım. Genelde kavga, iki taraftan oluyor. Biri susar, özür dilerse kavga büyümez. Her iki taraf da ben haklıyım dediği sürece kavga bitmez. Suç genelde erkeklerde oluyor. Hanımını idare edemeyen erkek aciz demektir. Hanımını kötü yola düşüren de erkeklerdir. Hanımını kötü yerlere götürüyor, hanımı kötülük işleyince de, suçu hanıma yüklüyor. Hanım suçsuz demek istemiyoruz. Fakat asıl suçlu kocasıdır. Ona iyi bir ortam sağlamalıdır. Sağlamaktan aciz olan da evlilik sorumluğunu yüklenmemelidir.

Her iki taraf da ben haklıyım diyor. O evde hiç kavga biter mi? Bir erkek de şöyle yazmış:
(Evimiz düzensiz. Hanım, doğru dürüst yemek pişirmez. İçeride pasaklı, dışarı giderken süslüdür. Çok konuşur, dinlemesini bilmez ve müsriftir.)

Birkaç tavsiyemiz var. Fakat tavsiyeden, nasihatten ne çıkar dememelidir! Uyana, dinleyene çok şey çıkar. Yeter ki uyulsun, dinlenilsin. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Ahlakınızı güzelleştirin.) [İbni Lâl]

Ahlakı değiştirmek mümkün olduğu için böyle buyurulmuştur. Zaten din, güzel ahlak demektir. Şu halde dinin emrine uyup yasak ettiğinden kaçan, huyunu değiştirip güzel ahlaklı olur. Güzel ahlaklı olan da iki cihanda rahat olur. Şimdi esas konuya geçelim!

Kusursuz kul olmaz. Kusursuz arkadaş arayan, arkadaşsız kalır, kusursuz eş arayan bulamaz. Yiğitlik, kusurlu insanla iyi geçinmektedir.

Evde hiçbir şeyi kusurlu bulmamalıdır! Tenkit, münakaşa, bir yuvanın yıkılmasına veya huzursuz hale gelmesine sebep olur. Şunu iyi bilmeli ki, yalnız karı-koca değil, hiç kimse tenkitten hoşlanmaz. Herkes takdir bekler. Genel olarak kadınlar, süse düşkündür, giyimlerine dikkat ederler. Aldığı bir elbise için, (Bu elbise, sana ne kadar da güzel yakışmış) dersek, bir şey kaybetmeyiz. Çünkü dinimiz, hanımla iyi geçinmek için yalan söylemeyi bile caiz görmüştür. Hele haklı bir takdiri esirgemek ahmaklıktır.

Bir kadın için en büyük mutluluk, kocasının kendisini takdir etmesidir. Bilhassa kadınlar, basit şeylere dikkat ederler. Bayramlarda, mübarek gecelerde, evlenme yıldönümlerinde ufak da olsa bir hediye vermeyi ihmal etmemelidir!

Kadının biri, senelerce güzel yemekler yapar. Buna rağmen, beyinden en ufak bir takdir, bir teşekkür görmez. Bir gün kapalı bir sahan içinde saman koyup yemeklerle birlikte sofraya koyar. Beyi kabı açıp samanı görünce, şaşırır, kızarak;
- "Bu ne, saman yenir mi? Ben hayvan mıyım?" diye çıkışır. Hanımı der ki:
- Yıllardır nefis yemekler yapıyorum. "Beyim galiba iyiyi, kötüyü ayıramıyor. Önüne ne konsa yer" diye düşünmüştüm. Şimdi, yalnız kötüyü anladığın, iyiyi hiç anlamadığın meydana çıktı.

Kötüyü tenkit etmesini bilen, iyiyi de takdir etmekten aciz olmamalıdır! Takdirden aciz olan da, tenkitten vazgeçmelidir! Beğendiği yemekler ve hizmetler için teşekkür etmek gerektiği gibi, beğenmedikleri için de teşekkür etmek gerekir. Çünkü, beğenilmeyen yemekler için de aynı hizmeti yapmış, aynı gayreti göstermiştir. Onun için atalarımız, "An beni bir kozla da, varsın çürük çıksın!" derler. Biri, bize bir ceviz ikram etse, o da çürük çıksa, arkadaşa kızmak mı gerekir?

Yabancıya gösterilen nezaketin hiç değilse onda birini, evde karı-koca birbirine göstermelidir! Kabalık, sevgiyi köreltir, huzursuzluğa yol açar. Mesela yabancı birine (Hep aynı şeyi anlatıyorsun) diyemediğimiz halde, evimizde de hiç duymamış gibi dinleyemiyorsak, mesela (Yine aynı şeyleri mi anlatıyorsun) diyorsak, nezaketten ne kadar uzak olduğumuz anlaşılmış olur.

Evdeki mutluluk, iş yerindeki nezaketten daha mühimdir. Huzur, milyarları kazanmaktan daha önemlidir. O halde, takdir edici, nazik ve güler yüzlü olanın evinde geçimsizlik olmaz.

Peygamber efendimiz, eve gülümseyerek girer, selam verirdi. Üzüntülü de olunsa, tebessüm ihmal edilmemelidir! Çünkü "Lisan-i hal, lisan-ı kalden entaktır", yani, hareketlerimiz, sözlerimizden daha fazla tesir eder.

Evet, tebessüm ateşinde erimeyen maden bulunmaz. Kalblerin fethi gülümsemekten geçer. Bir tebessüme esir olan genç, bir kızın hiçbir meziyetini dikkate almadan onunla evlenmek hatasına kurban gidebilir.

Müslüman güler yüzlü, münafık asık suratlı olur. Tebessüm, bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez. Bazen bir tebessümün hatırası ömür boyu unutulmaz. Huzurun anahtarı tebessümdür. Tebessüm edemeyen zavallıdır. Gülümsemesini bilmek, dünya ve ahiret saadetine sebep olur.

Hanımla iyi geçinmek gerekir
Sual: 
Ev işlerinde çok gevşek olan, saliha bir hanımım var. Ütüyü geç yapar, çamaşırları geç yıkar. Yemekleri tatsız tuzsuzdur. Bunu bırakıp da, dört dörtlük biriyle evlenmem uygun mudur?
CEVAPDin kitaplarında yazıyor ki, kadın çamaşır yıkamaya, yemek pişirmeye ve hatta çocuğuna bakmaya mecbur değildir. Mecbur olmadığı işlerde onu, çamaşırcı, aşçı, hizmetçi gibi kullanmaya kimsenin hakkı yoktur.

Yeryüzünde dört dörtlük kadın olmaz. Hepsinin iyi yönü olduğu gibi, kötü yönü de olabilir. Bir atasözü var. (Elin karısı ele kız, elin tavuğu ele kaz görünür) derler. Kadından çok şey beklemek, dini bilmemenin alametidir. Bir hadis-i şerif meali:
(Kadın doğrultmaya çalışılırken, kırılabilir. Kırılması boşanması demektir.) [Buhari]

Kur'an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği bildiriliyor. Fudayl bin İyad hazretleri, (Eşim huysuzluk yapınca, dine aykırı bir iş yaptığımı anlardım. Hemen o şeye tevbe edince, eşimin huysuzluğu da giderdi. Böylece, tevbemin kabul edildiğini de anlardım) buyurdu. O halde Müslüman erkek, eşiyle iyi geçinir. Çünkü Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Allah'ın emanetine yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]

Şu halde kimin emaneti olduğunu düşünmeli, Allah'ın emanetine hıyanet etmemeli.

Erkek hep kendini kusurlu görmeli, (Ben iyi olsaydım, o böyle olmazdı) diye düşünmeli. Eşinin iyiliğini, iffetini, Allahü teâlânın büyük nimeti bilmeli. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli, iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâya şükretmeli. Çünkü uygun bir kadın, büyük bir nimettir. İyi davranmak, sadece hanımı üzmemek değil, onun verdiği sıkıntılara da katlanmak demektir. Yani bir erkek, ben iyi bir kocayım diyorsa, hanımından gelen sıkıntılara katlanması gerekir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Eyyüb aleyhisselam gibi mükâfatlara kavuşur) [İ. Gazali]

İyi Müslüman olmak için hanımla iyi geçinmek şarttır. Çünkü Allahü teâlâ, (Onlarla iyi, güzel geçinin) buyuruyor. (Nisa 19)

İyi geçinme, güzel geçinmek, ne demektir? İyi erkek, sadece eşine kötülük etmeyen değil, eşinden gelen sıkıntılara da katlanandır. Eğer bir erkek, eşinden gelen sıkıntılara katlanamıyorsa, iyi biri olduğunu iddia edemez, buna hakkı da yoktur.

Mürşid-i kâmil olan büyük zatlar, talebelerine, (Hanımını üzeni sevmeyiz. Allahü teâlâ evin içini hanıma verdi. Bir erkek evin içine ne kadar çok karışırsa, dünya ve ahirette çok sıkıntı çeker) buyururdu. İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(İman yönünden en üstün mümin, hanımına, en iyi davranandır.)[Tirmizi]

(Eşinin haklarını ifa etmeyenin namazları, oruçları kabul olmaz.)[Mürşid-ün-nisa]

Erkek, eşinin yemeğine karışmaz, temizliğine karışmaz, ütüsüne, eşyaları düzenlemesine karışmaz. Onun dünyası evidir. İstediğini yapar. Yemek yapmamışsa, olsun peynir ekmek yeriz demesi gerekir. Tuzlu tuzsuz yapmışsa ses çıkarmaz. Yemek yanmışsa hiç görmemesi gerekir. Eğer erkek bunları yaparsa, kadın kocasına hayran olur, kendisi utanır, düzeltmeye çalışır. Aksine niye böyle yapıyorsun denirse, iş çığırından çıkar. Kadın zayıftır, tez üzülür, tez sevinir, çok şeyi bir anda silip atar. Bütün iyiliklerini unutur. Bunun için boşama hakkı erkeğe verilmiştir. Erkekten daha dirayetli kadın olmaz mı; elbette olur, ama istisnalar kaideyi bozmaz.

Yine büyük zatlar buyuruyor ki:
(Hanım, evde hizmetçi değil, sultandır. Hanımını üzmek akıllı insanın yapacağı iş değildir. Bir Müslüman, hanımını nasıl üzer, akıl almıyor. Aklı olan karı koca, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, incitmek, ahmaklık alametidir. Zalim, huysuz kimsenin eşi, devamlı üzülerek sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Sinirler bozulunca, çeşitli hastalıklar hasıl olur. Hayat arkadaşı hasta olan bir eş, mahvolmuş, mutluluğu sona ermiş demektir. Eşinin hizmet ve yardımlarından mahrum kalmıştır. Ömrü, onun dertlerini dinlemekle, ona doktor aramakla, ona alışmamış olduğu hizmetleri yapmakla geçer. Bütün bu felaketlere, bitmeyen sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep olmuştur. Dizlerini dövse de, ne yazık ki bu pişmanlığının faydası olmaz. O halde; eşine yapılacak huysuzluğun zararı kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalı! Bunu yapabilen, rahat ve huzur içinde yaşar, Allahü teâlânın rızasını da kazanır!)

Bir kadına kaşın böyle gözün şöyle demek, yani çirkinsin demek, öldürmekten beterdir. Bir arkadaş anlattı:
Yakın akrabamız bir bayan, (Kocam bana esmersin, pasaklısın dedi, hiçbir zaman “Güzelsin, seni seviyorum” demedi, hep kötü yönlerimi söyledi, elin adamlarından güzel söz duyunca, ister istemez gönlüm o adamlara düştü, kocamdan soğudum) dedi. Bu durumu iyi bilen bir arkadaş, oğlunu evlendirirken (Aman oğlum, eşinle kavga etsen, kötü söz söylesen bile, ona sen çirkinsin deme, her zaman güzel olduğunu söyle) derdi. Kızımla annesi tartışınca, kız bana, (Baba bu köylüyü nereden buldun da aldın) der. Ben de, (Ama annen güzeldi onun için) derim. Kavga biter hemen.

Bir de, daha önce başından bir evlilik geçmişse, hanım sorsa bile, eski eşten kesinlikle bahsetmemelidir. Eski eşin adını sakın evde anmamalı. Bir gün Peygamber efendimiz, vefat eden Hazret-i Hatice validemizi anınca, kadınların en üstünü olan Âişe validemiz bile üzüldü. O üzülünce kim üzülmez ki?

Kadın, erkek iyi geçinmek için yalan söyleyebilir. Bir hadis-i şerif meali:
(Erkek, eşini, eşi de, beyini idare etmek için yalan söylerse günah olmaz.) [Müslim]

İbni Erkam hazretleri, Hazret-i Ömer’e, (Eşim, beni sevmediğini söyledi. Beni sevmeyen bir kadınla birlikte yaşayamam, ayrılmak istiyorum) dedi. Hazret-i Ömer, kadına sordu:
- Kocana, seni sevmiyorum dedin mi?- Evet dedim.
- Niçin?- Bana sordu. Ben de yalan söyleyemedim. Yoksa burada yalana izin var mıdır?
- Elbette burada yalan söylemeye izin vardır. Bir kadın, kocasını sevmese de, onu üzmemek için, yalan söylerse günah olmaz.

Hanımı idare etmek, onu haramdan korumak, neşelendirmek birinci vazife olmalıdır.

Evliya zatlar buyuruyor ki:
(Talebeye ne yapılırsa, hocasına gider. Evlada yapılan bir şey, babaya yapılmış gibidir. İyilik de kötülük de.)

O halde büyükleri üzmemek için saliha hanımla iyi geçinmek zorundayız.

Saliha hanım, bulunmaz nimettir, Cennet nimetidir. Cennet nimetinin kıymetini bilmek, muhafaza etmek her Müslümanın vazifesi olmalı.

Çocukları kavgalı, stresli bir ortamda yetiştirmemeli. Yarının büyüğü olarak yetiştirmeli. Ivır zıvır şeylerle bu hayatı kendimize, çoluk çocuğumuza zehir etmemeliyiz. Problemli ailelerin çocuklarıyla kimse oğlunu kızını evlendirmek istemez. Bu da ayrı bir konu.

Bütün sıkıntılar ölümü unutmaktan, hak ve hukuka riayet etmemekten yani dine uymamaktan ileri gelir. Bir zat anlatır:
(Bir gün bana bir arkadaş geldi. Hanımı ile hiç geçinemiyormuş. Evde her gün basit şeyler yüzünden tartışma oluyormuş, bıkmış bu tartışmalardan, artık ondan ayrılmak istiyordu. Bunların münakaşaları yüzünden iki taraf aileleri de birbirine girmiş. Hanımı bunun tarafına, bu da hanımının tarafına düşman vaziyette. Kanlı bıçaklı deniyor ya aynen öyle imişler. Yine bir gün perişan bir vaziyette geldi, hiçbir nasihat dinleyecek halde değildi. Ya Rabbi, ben buna ne diyeyim diye düşündüm. Sonra ona, “Ayrılsan da fark eden bir şey olmayacak, bir ay kadar ömrün kaldı, ne istiyorsan git yap” dedim. Bu sözü duyan arkadaş şok oldu, rengi attı, yine perişan bir durumda çıkıp gitti.

Sonra arkadaşlardan ve kendisinden dinlediğim için ne yaptığını anlatayım. Kapıdan çıkar çıkmaz özel kalemdeki arkadaşlarla helalleşmeye başlamış. Rastladığı herkesle helalleşiyormuş. Eve gidince kavgalı hanımına, (Hatun gel demiş, bunca zamandır seni üzdüm, sana iyi kocalık yapamadım, istediğini alamadım, hakkına riayet edemedim, ne olur beni affet, bana hakkını helal et) demiş. Tabii bunu ağlamaklı diyor, gerçekten diyor.

Hanımı bakmış, Allah Allah, bu adama ne oldu da böyle şeyler yapıyor, acımış ona, bey demiş, sen hakkını helal et, ben hep edepsizlik yaptım, seni çok üzdüm demiş. Başlamışlar ağlamaya, sarılıp ağlaşmışlar. Sonra adam, kavgalı olduğu kayınpederlerine gitmiş. Aynı şekilde onlardan ağlamaklı olarak özür dilemiş, size iyi evlatlık yapamadım, hizmet edemedim, ne olur beni affedin, hakkınızı helal edin demiş. Onlar da şaşırmışlar, yavrum demişler, sen hakkını helal et, biz büyüklük yapamadık, sizi hoş göremedik, sizin aranızı çok zaman biz bozduk. Sen bizi affet, hakkını helal et diyerek ağlaşmışlar. Sonra hanımı da bunun kavgalı olduğu annesine babasına gitmiş. Aynı şekilde o da onlardan özür dilemiş, size iyi gelinlik yapamadım, çok edepsizlik ettim, sizi çok üzdüm demiş, helallik istemiş. Onlar da aynı şekilde mahcup olup, asıl sen bizi affet hakkını helal et, biz büyüklük yapamadık, sizi çok üzdük demişler, sarılıp ağlaşmışlar. Evde ise her gün sanki Cennet hayatı yaşıyorlar. Karı koca birbirlerine hizmet ediyor, terlik vesaire getiriyorlarmış. Bir dedikleri iki olmuyormuş.

Ama arkadaş, benim sözümü hiç söylememiş. Bir ayın dolması için günleri sayıyormuş. Günler yaklaştıkça bunun iyiliği artıyormuş, geceleri ibadeti artıyormuş. Bunun iyiliği artınca hanımının da ve ailelerin de iyiliği artıyormuş. Derken bir ay dolmuş. Ha bugün öleceğim derken, nedense ölmemiş. Kesin bir ay denmedi, bir ay kadar dendi, belki birkaç gün daha var diye düşünmüş. Birkaç gün daha beklemiş, yine ölmemiş. Sonra yanıma geldi, odadan içeri girince, (Efendim ben ölmedim) dedi. Ne ölmesi dedim. Efendim siz bana demiştiniz ki bir ay kadar ömrün kaldı, o bir ay doldu ama ben ölmedim. Kardeşim, ben senin ne zaman öleceğini bilemem, ama şunu biliyorum, ölüm var, bir gün elbette öleceksin. Ölecek adam kavga niza ile hayatını zehir etmez. Şu andaki hayatından memnun musun dedim. Evet hiç tartışmamız olmuyor dedi. Haydi böyle devam edin dedim. İki çocukları oldu, gül gibi geçinip gidiyorlar. Bütün mesele ölümü unutmamak. Ölümü unutunca ne oluyor, unutmayınca ne oluyor bu açık bir örnek.)

Çeşitli sual ve cevaplar
Sual:
 Hanımdan ayrılınca da mehrini vermek gerekir mi?
CEVAPHanımından ayrılan erkeğin, hanımının mehrini vermesi gerekir. Mehir kul hakkıdır. Peygamber efendimiz, günahları, haramları sayarken buyuruyor ki:
(Hevesi geçince hanımını bırakıp mehrini vermemek. Çalıştırdığı işçiye ücretini vermemek. Zararsız hayvanı sebepsiz öldürmek.)[Hakim]
Erkek hanımını ahlaksızlığı sebebiyle de boşasa, yine mehrini verir. Çocuk erkeğe verilmişse, kadına ayrıca nafaka verilmez.

Sual: Evleneli yedi sene oldu. Kocamla beraber olamadık. Yani kusur kocamdadır. Artık ayrılmaya karar verdim. Dinen ayrılmak istemem günah olur mu? Kocam ayrılmamı istemiyor, ayrılmak istiyorum dediğim zaman ağlıyor. Doktora da gitmiyor. Psikolojik bir rahatsızlığı var.
CEVAP Seadet-i Ebediyye’de diyor ki:
(Kendinde engel bulunmayan kadın, zevcinin innin yani hadım, iktidarsız olduğunu anlarsa, nikahın feshi için, çok zaman sonra bile, dava açabilir. Erkek inkâr ederse, kadı yani hakim bir ebeye muayene ettirir. Zevceyi bakire bulursa, bir yıl sonra tekrar muayene ettirir. Yine bakire bulunursa aralarını tefrik eder [ayırır]. Tam mehrini verir ve kadının da iddet beklemesi lazım olur. Bir kere cima yapınca kadının dava açma hakkı kalmaz ise de, birden fazlasını terk etmesi günah olur. İnnin, ihtiyarlık, tenasül hastalığı veya büyü sebebi ile cima yapamayandır.) 
Sual: Beyimin borcu var. Ben de bu borcumuzu daha çabuk ödeyip, sıkıntıdan kurtulmak için gayrimüslim hanımların yanında çalışıyorum. Uygun mudur?
CEVAPBayan çalışmaya mecbur değildir. Kendi arzunuzla erkeklerin olmadığı bir yer varsa, yani günah işlemeden çalışma imkanı varsa çalışabilirsiniz. Beyinizin borcu sizi ilgilendirmez.

Sual: Kocam zengin. Ne kendi güzel giyiniyor, ne de bize alıyor. Doğru mu yapıyor?
CEVAP
Zengin bir kimsenin, durumuna uygun giymemesi ve ev halkına da aynı şeyi yapması doğru değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, sana bir mal verdiği zaman, bu nimet ve ikramın eseri, senin üzerinde görülsün.) [Ebu Davud]

(Allahü teâlâ, birinize mal ihsan ettiğinde, ikrama, önce kendisinden ve ev halkından başlasın!)
 [Müslim]

Sual: Beyim beni, Avustralya’ya götürmek istiyor. Burada çok tanıdıklarımız var. Durumumuz da iyidir. Ben de tanımadığım gayrimüslim ülkeye beni götürme diye itiraz ediyorum. Yakınlarım beyine itiraz etmek günahtır diyorlar. Burada itiraz hakkım yok mu, yani götürme beni demem günah mıdır?
CEVAPBu konuda itiraz etmeniz günah olmaz. Hindiyye'de (Zamanımızda, erkek, hanımı istemezse, onu başka memlekete götüremez) diyor. Bu bakımdan bir zaruret yoksa götürmemeli, huzursuzluğa sebep olmamalıdır. Orada rahat edecekseniz zaten siz de itiraz etmezsiniz. Böyle işlerde anlaşarak karar vermelidir.

Sual: Hanımı başka memlekete götürmek uygun değil deniyor. Ben hanımımı İstanbul’dan Erzurum’a, Konya’ya götüremez miyim?
CEVAPGezdirmeye her yere götürürsünüz elbette. Onu Konya’ya, Erzurum’a yerleştirip kendiniz zaruretsiz İstanbul’da ikamet etmeniz uygun olmaz. Onu kendi ikamet ettiğiniz yerde, akrabalarının ikamet ettiği yerde bulundurmalısınız. Bir de kadın razı olmadıkça, onu memleketindeki akrabalarının yanından alıp başka memlekette ikamete zorlamak da uygun değildir.

Sual: Erkek, hanımı razı olmadığı halde, çocuk olmaması için tedbir alabilir mi veya hanımını tedbir almaya zorlayabilir mi?
CEVAPHayır.

Sorumlu dört erkek
Sual: Cehenneme müstahak olan kadın, kocası, babası, kardeşi ve oğlu olmak üzere, dört erkeği de, beraberinde götürecekmiş. Bu dört erkek, bu kadının hangi hallerinden sorumludur?
CEVAPEngel olabilecekleri bütün günahlarından sorumludur. Babası, kardeşi, daha çocukken ona Ehl-i sünnet itikadını öğretmeli, namaz kıldırmalı, tesettüre riayet ettirmeli, haramlardan ve ileride haram işlemesine sebep olacak işlerden, uzak tutmalı. Evlenecek çağa gelince, dinini bilen salih biriyle evlendirmeli. Bundan sonra, kocasının sorumluğu da başlar. Oğlu olur ve çocuğu akıl baliğ olunca, onun sorumluluğu da başlar.

Nafaka parası
Sual: Beyim, bana harçlık vermiyor. Evin ihtiyaçları için bıraktığı paraların bir kısmını, yakınlarıma alacağım hediyeye vermem caiz midir? Bir de, kayınvalidemin kocası olmayıp, fakir olduğu için yanımızda kalıyor. Kayınvalidem, oğlunun cebinden para alıp harcayabilir mi?
CEVAPErkek, hanımının veya annesinin parasını onlardan izinsiz harcayamadığı gibi, siz de, kayınvalideniz de, beyinizin parasını ondan izinsiz harcayamazsınız. Nafakaya dâhil olan yiyecek ve giyeceği almıyorsa, aç ve açıkta bırakıyorsa, o zaman sadece, nafaka kadarını almak caiz olur, çünkü erkek, hanımının nafakasını vermeye mecburdur.

İzinsiz hacca gitmek
Sual: 
S. Ebediyye'de (Zevcesinden izinsiz sefere, hatta nafile hacca gitmemeli) deniyor. Bu, gitmesi haram mı demek, yoksa hanımıyla iyi geçinmek için izin almalı anlamında mıdır?
CEVAPİyi geçinmek için, izinli gitmeli anlamındadır. Eğer, erkek nafaka bırakmadıysa, hanımından izinsiz hacca gitmesi de haram olur. Nafaka bırakmışsa, izin vermese de gidebilir.

Başka şehre yerleşmek
Sual:
 Hanımını bırakıp başka şehre yerleşmek günah mıdır?
CEVAPMazeretsiz yerleşmek günahtır.

Cenaze masrafı
Sual:
 Evli kadın ölünce, cenaze masraflarını kim verir?
CEVAPCenaze masrafı nafakaya dâhil olduğu için, kocası verir. Kadının mirasını alanların vermesi gerekmez.

Genel izinSual: Hanıma, evdeki eşyaları, yiyecek ve içecekleri komşulara verebilmesi, istediği komşulara oturmaya gitmesi ve ihtiyaç hâlinde marketten bir şeyler alması için izin vermek uygun olur mu?
CEVAPSaliha ve emin olan hanıma, böyle şeyleri yapması için genel izin vermeli. Bir kere izin vermek yeter, artık o izin geri alınmadığı sürece, ömrünün sonuna kadar izinli sayılır.

Sevmek itaat etmektir
Sual: 
Hanımım evde hiç hizmet etmiyor. Bana (Beni seviyor musun?) dedi. Evet dedim. (Seven, sevdiğine itaat eder. Evde dediklerimi yapmıyorsun. Bana itaat etmediğine göre yalancısın) dedi. Başka zaman da, (Ben seni sevmiyorum) dedim. (Sevmiyorsan benden hizmet beklemeye hakkın yok) dedi. İnsan sevdiğine itaat mi eder? Kediyi, köpeği sevsem onlara itaat etmem mi gerekiyor?
CEVAP
(Seven, sevdiğine itaat eder)
 sözü, herkes için değil, Allahü teâlâ, Peygamber efendimiz, mürşid-i kâmiller ve Müslüman âmirler için geçerlidir. Bir kimse, (Allahü teâlâyı seviyorum) diyorsa, sözünde samimi ise, Onun emir ve yasaklarına da riayet etmesi lazım. Allahü teâlânın emrine uymayanın, (Ben Allah’ı çok seviyorum) demesi elbette samimiyetten uzaktır.

Büyükler küçükleri severse, küçüklerin emrine uyulmaz. Mesela, torun dedeye, (Dede beni seviyorsan, beni yedinci kattan aşağı at!) dese, dedesi de, sevgisini ispat etmek için, torununun sözünü dinleyip onu aşağı atsa, cinayet olur.

Dinimizde evin reisi, âmiri erkektir. Kadın, kocasına, (Beni seviyorsan sözümü dinle) diyemez. Bunu ancak âmir olan erkek söyleyebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arama Motoru