3 Mayıs 2009 Pazar

AŞK SORUNLARI ÇÖZER - RÖPORTAJ - AKTÜEL

AKTÜEL AŞK SORUNLARI ÇÖZER

Neden aşk üzerine böyle bir misyon üstlendiniz? Neydi gördüğünüz eksik ki böyle bir kitap hazırladınız?
Gerek aşkından dolayı gerekse yapmış olduğu evlilik sürecinde olağanüstü acı yaşayanları gördüm. Mesela askerdeyken bir arkadaşım vardı, sırf parasal sorunlardan üç-dört yıldır tanıştığı bir arkadaşı onu terketti. Aslında asker dönüşü nişan ve düğün yapacaklardı. Öyle evlilikler görüyorum, daha ilk aylarda aşık olmalarına rağmen biz artık götüremiyoruz, ayrılmak istiyoruz, diyebiliyorlar. Bunlar benim gözlemlediğim ya da yardımcı olduğum insanlar. Yine evlenmeyi hedeflemiş öyle aşıklar görüyorum, birbirlerinden veya ailelerinden kaynaklanan ciddi engelleri var. Evlenmek istedikleri halde önünde engel olanlarla diyalog kurarak, konuşarak, yardımcı olarak çözdük meseleleri.
Neden böyle bir sorumluluk üstlendiniz? Siz ilahiyat mezunusunuz, gazetecisiniz, sorumluluğu sırtınıza neden aldınız?
İçimde insanların sorunlarına karşı olağanüstü bir ilgi var. Benim için zevk ve keyiften öte, bir sorunu çözmek çok daha önemli.


İnsanların kendilerinde göremediklerini görme meziyetini nasıl elde ettiniz ?

Üniversitelerimizin ya da diğer okullarımızın çok fazla eğittiğine inanmıyorum. Onun dışında özel gayretler gerekiyor. Evlilik ve evlilikteki sorunlar üzerine çok kitap okudum. Konuyla ilgili ayet ve hadisler var çok ciddi biçimde meseleyi çözebilecek. Bu ayet ve hadisler asırlardır tekrar ediliyor, söyleniyor. Ancak ben onların özüne inemediğimizi düşünüyorum. Bu okumalar, bu gözlemler bana insanlar arası ilişkilerde arkadaşlararası, eşlerarası, aşıklararası ilişkilerde ihmal ettiğimiz çok şeyin olduğunu gösterdi. Biz anlamaya, kavramaya çalışmıyoruz. Olaya kendi açımızdan yaklaşıyoruz sürekli, çok bencil davranıyoruz. Oysa diyalogla, karşılıklı görüşmeyle, anlaşmayla boş bıraktığımız alanları doldurarak birçok şeyi başaracağımıza inanıyorum.

AŞKIN DA BİR BEDELİ VAR Cemil Tokpınar, Nesil Yayınevi’nden çıkan ‘Ömür Boyu Aşk’ adlı kitabıyla konuşuldu. Toplumsal sorunlara duyarlı insanların kendi dünyalarındaki fırtınaları görmezden gelmesine bir karşı duruş. 9 baskı yapan kitapta evlilikler, sorunlar, bireyin iç sıkıntıları, derdini açamama problemi üzerinde duruluyor. Bir mutluluk portresi için lazım gelenler sunulmuş okura. Aileye dönük bir bakış. Türkiye toplumsal hafızasında yaralar oluşan bir toplum haline gelirken, evdeki sorunları da artıyor. Ömür Boyu Aşk, bir anlamda özeleştiri kapılarının açılmasını sağlıyor. Kitabı okurken çok şeyin değişeceğini farkedeceksiniz.Aile sorunlarını mutlaka ciddiye alıp köklü ve ısrarlı çözümleri uygulamak gerektiğini belirten Cemil Tokpınar, ‘Mutluluğu hep uzakta arıyor insanlar. Oysa saadet ellerini uzatsalar ulaşabilecekleri kadar yakında’ şeklinde konuşuyor.

AŞKIN DA BİR BEDELİ VAR

Ömür Boyu Aşk, evlilere, evleneceklere seslendiği gibi, yaşadığı hayatla barışık olma adına girişilen bir çabanın ürünü. Sizi böyle bir kitap yazmaya iten sebep neydi?

Doğru bir tesbitte bulunuyorsunuz. Kitap sadece evlilere yönelik değil. Bir gazeteci, ‘hayat rehberi’ diye söz etmişti. Çünkü, her kesimden insanın yaşayabileceği sorunlara eğiliyorum. Beni, bunu yazmaya iten çok ciddi sebepler var. Bir aşk şairi olan Fuzuli, ünlü bir beytinde şöyle der: ‘Ne yanar kimse bana ateşi dilden özge/Ne açar kimse kapım badi sabadan gayri.’ İnsanların duyarsızlığından şikayet ediyor. Kalbimin ateşinden başka bana yanan, acıyan yok, kapımı da seher yelinden başka kimse açmıyor diye yakınıyor. Sekülarizm hepimizi vurdu. Her kişi ve kuruluş, once toplumu, ülkeyi, hatta dünyayı kurtarma peşinde. Karşıdaki şahsa, acaba bizim görüşe katkısı ne kadar olur, diye yaklaşılıyor. İyi ama, onun kişisel sorunları var. Aşabilirse kendine de, topluma da katkısı büyük olur. Ne var ki, sosyal hayat alabildiğine önemseniyor da, kişisel hayat es geçiliyor. Toplum önemseniyor, birey ihmal ediliyor. Toplumu kurtarma iddiasındaki birçok kişi, kendi dünyasında can çekişiyor. İnsanlar kendi dertleriyle baş başa kalıyor. Acılarını yalnız çekiyor. İçimdeki şefkat ve diğergamlık, onlara nasıl yardımcı olabileceğimi araştırmaya yöneltti beni. Allah’ın yardımıyla; ayrılmış bir çifti birleştirebilirsem, ağlayan bir yüzü güldürebilirsem, her gün kavga edilen bir evde mutluluk rüzgarları estirebilirsem mutlu olacağımı düşündüm. İnsanlara balık vermek yerine balık tutmayı öğretmeyi hedefledim.
Peki bu hedefe ulaşabildiniz mi?
Henüz yolun başındayız. Rabbime sonsuz şükür, öyle güzel yankılar aldım ki, ümidimin üzerinde bir gelişme oldu. Boşandıktan sonra tekrar evlenmenin hazırlığını yapan veya verdiğiboşanma dilekçesini geri alan çiftler var. Kitabımızı okuyan bir hakim, ‘Bana gelen boşanacak çiftlere, Önce bu kitabı okumalarını tavsiye edeceğim’ diyor. Bir psikiyatrist, kitabın depresyon tedavisinde çok önemli katkılarının olduğunu belirtiyor. Gerçekten de, depresyondan kurtulan, yaşadığı iflastan kolayca sıyrılan, intiharın eşiğinden dönenler var. Beni arayıp teşekkür ediyorlar kitabımızı okuyan, Moral FM’deki programımızı dinleyen o kadar çok insan var ki, önce ağlayarak telefon ediyor, bir süre sonra gülerek teşekkür ediyor. Çoğunun ismini bilmiyorum, yüzünü bile görmemişim.

Evlilik kurumunun sarsıldığını, ilişkilerin kopma noktasına geldiğini ve bunun çoğunlukla boşanmayla sonuçlandığını biliyoruz. Siz farklı bir çözüm önerisine giriyorsunuz. Aileleri bunalımlı dönemlere sokan sebepler neler?

En büyük sorun, eşler arası iletişimsizlik. Birbirini doğru anlayamama, algılayamama sorunu. Yanlış anlama, yanlış davranışları da beraberinde getiriyor. Karşılıklı olumsuz davranışlar, zincirleme sürüp gidiyor. Ayrıca şu problemlerden söz etmek mümkün: Huy ve mizaç uyumsuzluğu, aşırı yaş, kültür ve eğitim farkı, gereksiz kıskançlıklar, kompleksler, parasal beklentilerin yetersizliği, erkeğin veya kadının mesleğine yönelik itirazlar, cinsel problemler, eşlerin ailelerine yönelik eleştiriler, birbirinin sevgi ve ilgisini yetersiz görme, ailede edindikleri alışkanlıkların farklılığı, dini anlama ve yaşayış biçimindeki farklılıklar ya da ilgisizlikler, çocuk olmaması, iffetsizlik ve sadakatsizlik, alkol ve madde bağımlılığı. Bunlar en çok karşılaşılan sorunlar. Ama en başta, eşler arasında sağlıklı bir diyalog kurulsa, sevgi ve ilgi başarıyla sürdürülse hiçbiri olmaz veya aşılır.

‘Aşk, evlenince biter’ anlayışının yanlışlığına vurgu yapıyorsunuz. Bu yanlış anlayış nereden kaynaklanıyor?

Aşk ya da flört dönemi, insanların en fazla yalan söylediği, kendisini farklı tanıttığı ve karşısındakini yanlış tanıdığı bir dönemdir. Taraflar hem kendi kusurlarını alabildiğince gizlemeye çalışır, hem de sevdiğinin kusurlarını görmez. Muhatabını üzmemek için hoşlanmadığı şeylerden hoşlanmış gözükür. Sevdiğinin her eksik ve kusurunu te’vil eder, onlara iyi yorumlar getirir. Taraflar sanki yüzlerine birer maske takınmışlar, gerçek yüzlerini gizleyip, karşısındakinin hoşlanacağını sandığı bir kişilik sergilemişlerdir. Evlenince bu maskeler çıkar. Amaç sevdiğine kavuşmak olduğu için artık amaca ulaşılmış, zahmete katlanmaya gerek kalmamıştır. Taraflar gerçek kişiliklerini sergilemeye başlarlar. Sevenlerin odaklandığı nokta cismani güzellik ise, sonuç daha da vahimdir. Çünkü, aşkın yöneleceği asıl adres; cisim değil, kalp ve ruhtur. Asıl cazibe ve güzellik, duygusallıkta ve ruhsallıktadır. Sevgiyi nefis adına cisme yöneltenin, arzusunun aksiyle tokat yemesi normaldir. Bu yüzden asıl güzelliği keşfedemeyenlerin evlilikleri her geçen gün sıradanlaşır ve mutsuzlukla sonuçlanır. Gerçi böyle bir evliliği kurtarmak da imkansız değildir. Zaten bizim çabamız da buna yöneliktir.

Evlenince aşkın kökleşeceğini iddia ediyorsunuz?

Evet. Aşkı bitiren evlilik değil, bizim mutlu bir evliliği yürütmeyi bilmeyişimiz. Aşk kolay başarılabilecek bir olay değil. Biz hep bencilce yaklaşıyoruz. Oysa aşk aynı zamanda, özveridir, katlanmaktır, çile çekmektir. Aşk, şefkatle beslenen, sabırla ve azimle yürütülecek uzun bir maratondur. Bu koşuyu göze alamayan aşkı keşfedemez. Her nimet bir külfet ister. Hiçbir şey bedelsiz değildir. Aşkın ve sevginin de bir bedeli var. Ödeyeceksiniz, katlanacaksınız, gerekirse çekeceksiniz. Ama, hep bir gün yepyeni bir dünyayı keşfetme umuduyla koşacaksınız. Ufukta mutluluğu göremeyen, o umut ve gayretle sabredemeyen aşkı yakalayamaz. Bana göre, kazandıklarımız içinde aşkın bedeli en az ve ucuz olandır. Bir yabancı dil öğrenmek için gecesini gündüzüne katan insanlar, bunun onda biri kadar birbirini anlamaya ve sevmeye gayret etseler dünya cennete döner.

Peki gerçek nedir ki, evlenmeden once ölesiye birbirini sevenler, bir süre sonra kavgasız gün geçirmiyorlar?

Sevgi ve aşk, bütün insanların yaratılışına Allah tarafından yerleştirilmiş. Her insan, eşine karşı coşkun bir sevgi hisseder başlangıçta. Ama bir müddet sonra engeller ve sorunlar cenderesinde öyle bir bunalır ki, sevmeye mecali kalmaz. Aç, borçlu, hasta, bitkin, umutsuz, yaşama sevincini kaybetmiş bir kimse aşkı ve sevgiyi sürdürebilir mi? Sorunlar varsa, aile yuvası çatırdamaya başlar. Eşler bir yere kadar sabreder, daha sonra birbirlerini yanlış anlamaya ve olumsuz tavırlar sergilemeye başlar. Ben diyorum ki, sorunları el birliğiyle aşarsanız, aşkı yeniden keşfedersiniz. Bu yüzden aşkla doğrudan ilgili görülmeyen, ama bana göre aşkı çok yakından etkileyen sorunlara da çözüm önerileri sundum.
Kitabınız baskı üstüne baskı yapıyor. Bu kadar ilgi görmesini neye bağlıyorsunuz?
Öncelikle kitabın muhtevası çok önemli. Bütün kesimlerin şiddetle ihtiyaç duyduğu bir konuyu ele alıyor. En çözümsüz dertlere cesaretle ve kendinden emin bir şekilde orijinal çözüm önerileri sunuyor. Katı ve kuru kurallardan öte, yaşanmış ve gözlenmiş örnekler taşıyor. Üslubu durağan değil, çok akıcı ve coşkulu.

‘Ömür Boyu Aşk’ diyorsunuz. Peki, bu nasıl başarılır?

Yapacağımız iki şey var: Birisi, ailemizi etkileyen sorunları çözmek. İkincisi, sevgi ve mutluluğu besleyen kurallara uymak. Bunları, 41 başlıkta anlatıyorum. Bana gore özetlenmiş bir kitap. Birçok bölümünün iyice açılması lazım. Artık onu da, arkasından gelecek yeni çalışmalar da yapacağım.

BEDELİ ÖDENMEYEN AŞK OLMAZ Kitabınız olağanüstü bir ilgi gördü. 2 ayda sekiz baskı yaptı. Medyanın büyük ilgisini çekti. Kitap üzerine sürekli konferans ve imza programlarınız var. Kitapta genel olarak nelerden bahsediyorsunuz?

Kitabın ana konusu, aile içi sorunlara çözüm getirip sevgi ve mutluluğu doya doya yaşatmak. 6 bölüm ve 41 başlıkdan oluşuyor. Başta iletişim sorunu olmak üzere bir ailede yaşanabilecek bütün sorunlara eğiliyor.

Kitabın böylesine yankı uyandıracağını bekliyor muydunuz?

Her yazar kitabı için ideal başarılar hayal eder. Ben de kitabı yazarken birtakım umutlar taşıyordum. Bir kere içimden gelerek, coşkuyla yazıyordum. Yazarken hiç zorlanmıyordum. Kitabın ilk yazılarını gösterdiğim insanlar bunun ilgiyle okunacağını söylüyorlardı. Ben de büyük ümitler taşıyordum. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, bu kadarını da beklemiyordum.

Peki bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

Bir kere, tüm başarıların asıl sahibi Allah’tır. Bunu Allah’ın bir ikramı olarak görüyorum. Biliyorum ki, O istemezse, her şeyi mükemmel yapsanız bile başarılı olamazsınız. Ancak Rabbimiz, bizim sebeplere başvurup üstümüze düşeni tam yapmamızı istemiştir. Bu anlamda düşünürsek, birkaç madde sıralamak mümkün. Öncelikle kitabın muhtevası çok önemli. Bütün kesimlerin şiddetle ihtiyaç duyduğu bir konuyu ele alıyor. En çözümsüz dertlere cesaretle ve kendinden emin bir şekilde orijinal çözüm önerileri sunuyor. Katı ve kuru kurallardan öte, yaşanmış ve gözlenmiş örnekler taşıyor. Üslubu durağan değil, çok akıcı ve coşkulu. Kitabın, mizanpajı, kapağı, düzenlenişi, ismi, reklam ve tanıtımı, çok uzun süren toplantılar sonucunda kararlaştırıldı. Kitap, bir kişinin gayretinden öte, Nesil Basım Yayın ve Moral FM ekibinin katkısıyla bu noktaya geldi.

Kitabınıza “Ömür Boyu Aşk” dediniz. Bu kavramın çekici veya itici bir etkisi oluyor mu?
Genelde bu isim çekici ve sevimli bulunuyor. Çünkü aşk ve sevgi, herkesin cazip bulduğu, ama çoğu kimsenin hayal kırıklığına uğradığı bir olgu. İsmini okuyanlar, “Ömür boyu aşk olur mu? Benim bildiğim aşk iki üç ay olur, bilemedin bir sene” diyebiliyorlar. Aslında insanların ruhu ömür boyu aşkı arıyor. Bu iddialı isim, ümit veriyor. Bu arada ismini anmaktan sıkılanlar bile var. Oysa aşka, olduğu gibi yaklaşmak gerekir. Birileri onu istismar edip kirletmişse, bize düşen kaçmak değil, doğrusunu ortaya koymaktır. Aşk ve sevgi, her şeyi birbirine bağlayan önemli bir duygudur; Rabbimizin, “yaratıklarını seven ve onlar tarafından sevilmeye layık olan” anlamındaki Vedüd isminin bir tecellisidir. Aşkı inkar etmek, Mevlana’yı , Yunus ,Emre’yi, Molla Cami’yi, Fuzuli’yi anlamamak demektir.

Kitabınızda nasıl bir aşkı anlatıyorsunuz?

Bizim uğraştığımız, platonik veya aşırı romantik bir aşk değil. Aşk diye sunulan, flört ve gayri meşru ilişkiler hiç değil. Zaten evlilik öncesi duygusal ilişkileri hiç tavsiye etmiyoruz. Çünkü, uhrevi sorumluluğuyla birlikte, birçok acıyı, gözyaşını, mutsuzluğu, hayal kırıklığını beraberinde getiriyor. Biz, özünde meşruiyet olan, evlilikle perçinlenen, yıllar geçse bile pörsümeyip kökleşen bir aşktan söz ediyoruz. Böyle bir aşkın nasıl yaşanacağını işliyoruz. Önce Allah’ı sevmeyi, sonra Onun izin verdiklerini, Onun istediği biçimde sevmeyi hedefliyoruz.

Ancak kitapta aşktan farklı şeyler de var. Hastalığın, geçim sıkıntısının aşkla ilgisi ne?
Sevgi ve aşk, bütün insanların yaratılışına Allah tarafından yerleştirilmiş. Her insan, eşine karşı coşkun bir sevgi hisseder başlangıçta. Ama bir müddet sonra engeller ve sorunlar cenderesinde öyle bir bunalır ki, sevmeye mecali kalmaz. Aç, borçlu, hasta, bitkin, umutsuz, yaşama sevincini kaybetmiş bir kimse aşkı ve sevgiyi sürdürebilir mi? Sorunlar varsa, aile yuvası çatırdamaya başlar. Eşler bir yere kadar sabreder, daha sonra birbirlerini yanlış anlamaya ve olumsuz tavırlar sergilemeye başlar. Ben diyorum ki, sorunları el birliğiyle aşarsanız, aşkı yeniden keşfedersiniz. Bu yüzden aşkla doğrudan ilgili görülmeyen, ama bana göre aşkı çok yakından etkileyen sorunlara da çözüm önerileri sundum.

Ama aşk daha çok evlenmeyenler arasında geçerli değil mi? Hani evlenince aşk biter diye bir söz vardır.

İşte ben buna isyan ediyorum. Aşkı bitiren evlilik değil, bizim beceriksizliğimiz. Aşk kolay başarılabilecek bir olay değil. Biz hep bencilce yaklaşıyoruz. Oysa aşk aynı zamanda, özveridir, katlanmaktır, çile çekmektir. Aşk, şefkatle beslenen, sabırla ve azimle yürütülecek uzun bir maratondur. Bu koşuyu göze alamayan aşkı keşfedemez. Her nimet bir külfet ister. Hiçbir şey bedelsiz değildir. Aşkın ve sevginin de bir bedeli var. Ödeyeceksiniz, katlanacaksınız, gerekirse, çekeceksiniz. Ama, hep bir gün yepyeni bir dünyayı keşfetme umuduyla koşacaksınız. Ufukta mutluluğu göremeyen, o umut ve gayretle sabredemeyen aşkı yakalayamaz. Bana göre, kazandıklarımız içinde aşkın bedeli en az ve ucuz olandır. Bir yabancı dil öğrenmek için gecesini gündüzüne katan, kursa giden, kucak dolusu para harcayan insanlar, bunun onda biri kadar birbirini anlamaya ve sevmeye gayret etseler dünya cennete döner.

Niçin böyle bir kitap yazdınız. Başkalarının derdiyle ilgilenmek bu kadar önemli mi sizce?

Bu sorunun asıl cevabını sonra vereceğim. Ama, şu kadarını söyleyebilirim: Bir aşk şairi olan Fuzuli’nin ünlü bir beyti var. “Ne yanar kimse bana ateşi dilden özge/Ne açar kimse kapım bad-i sabadan gayri.” der. Dikkat edin, bunu söyleyen Leyla ve Mecnun’un, Peygamber aşkını anlatan Su Kasidesi’nin şairidir. İnsanların duyarsızlığından şikayet ediyor. Kalbimin ateşinden başka bana yanan , acıyan yok, kapımı da seher yelinden başka kimse açmıyor diye yakınıyor. Ne acı ki, bugün toplumumuz kan ağlıyor. Dışarıdan güldüğünü, sevinçli olduğunu, mutlu bir hayat sürdüğünü sandığınız eşiniz, dostunuz, arkadaşınız, akrabanız; nice dertlerin pençesinde acı çekiyor. İçten içe feryadını kimse duymuyor, belki kimseye derdini açamıyor. İçimdeki şefkat ve diğergamlık, onlara nasıl yardımcı olabileceğimi araştırmaya yöneltti beni. Allah’ın yardımıyla; ayrılmış bir çifti birleştirebilirsem, ağlayan bir yüzü güldürebilirsem, her gün kavga edilen bir evde mutluluk rüzgarları estirebilirsem mutlu olacağımı düşündüm. İnsanlara balık vermek yerine balık tutmayı öğretmeyi hedefledim. Gerçekten de, depresyondan kurtulan, yaşadığı iflastan kolayca sıyrılan, intiharın eşiğinden dönenler var. Beni arayıp teşekkür ediyorlar. Kitabımızı okuyan, Moral FM’deki programımızı dinleyen o kadar çok insan var ki, önce ağlayarak telefon ediyor, sonra gülerek teşekkür ediyor. Çoğunun ismini bilmiyorum, yüzünü bile görmemişim.

Aslında size soracak çok sorumuz var. Bunların bir kısmını zaten Cumartesi günleri Moral FM’de yayınlanan Ömür Boyu Aşk isimli programınızda cevaplıyorsunuz. Son olarak bundan sonra sırada ne gibi hedefleriniz var diye sorsak…

İlgilendiğimiz alan, bütün dünyada çok büyük önem taşıyan bir alan. Kanal-7’ye canlı yayına gittiğimde Prof. Dr. Hakan Yavuz’la karşılaştım. Kitabımı imzalayıp hediye ettim. “Bir ilahiyatçının aşk ve evlilikle ilgilenmesi ve bu denli ilgi görmesi sosyolojik bir olay” dedi. Kitabı okuyup Amerika’da bir makale yayınlayabileceğini söyledi. Doçent bir dostum, kitabı ABD’de yayınlamanın mümkün olduğunu anlattı. Gerçekten de, sorun bütün dünyanın sorunu. İngiltere, ailenin korunması için önümüzdeki yıl bir milyar sterlin (yaklaşık bir katrilyon lira) ayırıyor. Niçin? Çünkü, Avrupa’nın nüfusu giderek daha da yaşlanıyor. Bunun anlamı açık: Bir gün gelecek, insansızlaşacak. Çözüm, aile kurumunu güçlendirmekten başka bir şey değil. Zaman içinde gerçekleşecek projelerimiz var. Tam teşekküllü bir “aile danışmanlık merkezi” düşünüyorum. Burada psikiyatristler, danışmanlar olacak. Ailenin tüm fertlerine yönelik çözümler, seminerler olacak, Web sitesi, bültenler, eğitici filmler, konferanslar olabilir. Hedefim, olayı birkaç kişinin değil, herkesin ilgilendiği bir alan haline getirmek, Çünkü, sorun çok büyük ve ancak kurumsallaşarak başedebiliriz. Bunun için ülke çapında örgütlenmek gerekiyor. Aile sorunu, bire bir takibi gerektiriyor. Kişiye özel çözümler olmalı. Tıpkı bir hastanın izlenmesi gibi.

HÜRRİYET İSLAMİ KESİMİN AŞK GURUSU ‘Ömür Boyu Aşk’ çok iddialı bir söz değil mi?

Aşkı bildiğimizi zannediyoruz ancak çoğumuz bilmiyoruz. Türkülerimizi şarkılarımızı aşkla beziyoruz ama aşkı bilmiyoruz.

Aşkı yaşamımızda nasıl bir yere oturtalım? Nasıl tarif edelim?
Büyük bir çoğunluk aşka bencil yaklaşıyor. Oysa aşk bencilliği kaldırmıyor. İnsan aşka hem kendi gözüyle hem de karşısındaki kişinin penceresinden bakabilmeli.

‘Ömür boyu aşk’ hangi temeller üzerine oturuyor?

Sevgiliye kavuşunca biten değil, kökleşen aşkı idealize ediyorum. Evlenince biten aşkı kabullenmiyorum. Ömür boyu aşk, sevgiliye kavuşmak ve birlikteliği sürdürmek için her türlü engeli aşma azmiyle beslenen, sabır ve ümitle sürdürülmesi gereken çok uzun bir maratondur.

Kesintili ve parçalı ilişkiler aşk değil mi?

Taraflar işin başında nasıl olsa bir gün ben bu ilişkiyi bitiririm düşüncesiyle birbirlerine yaklaşıyorsa bunun adı aşk olmaz. İlişki aşka dönüşmez. Usandırır ve ayrılık kaçınılmaz olur.

ERKEKLER DAHA DUYARSIZ

Biten aşklarda suçlu kim?


Bence suçlu aramayalım. Bana şikayetler en çok kadınlardan geliyor. Çoğu gözyaşları içinde sıkıntılarını dile getirmeye çalışıyor. Ama suçu sadece erkeğe ya da kadına yüklemiyorum.

Biten aşklarda, çekilen sıkıntılarda taraflar eşit mi?

Erkekler bu konuda biraz daha duyarsız. Aslında onlar da birçok şeyin acısını çekiyorlar. Konuşmak istemiyorlar. Erkekler gururlarından dolayı sorunlarını açmıyor. Gururunu, ailesine ve huzuruna tercih eden erkeklerin sayısı her geçen gün artıyor.

‘Ömür boyu aşk’ın vazgeçilmezleri neler?

Ömür boyu aşk için kültürel bir birikim olacak kesinlikle, insan psikolojisinden anlayacak. Sabırlı olacak. Her şeyden önce kendini tanıyacak.

Bunlar sizde eksik olduğu için mi ‘Ömür boyu aşk’ sloganıyla yola çıktınız? Aşkın kitabını yazmaya hangi duygular zorladı sizi?

Yazdığım her şey, yaşadığım ya da çok iyi gözlemlediğime inandığım olaylar. Aileme bir laboratuvar gözüyle baktım. İnandığım prensipleri uyguladım. Böyle yapmasaydım evliliğim yüz kere bitmiş olurdu.

BATILI KAYNAKLAR

Yani bu kitap tecrübe sonucunda mı kaleme alındı?

Çevreme ve aileme karşı sorumluluklarımı yerine getirirken çektiğim sıkıntılar ve yaşadığım mutluluklar bana büyük tecrübe verdi. Yirmi yıldır başkalarının sorunlarıyla ilgileniyorum. İnsanların giderek yalnızlaştığını ve acılarını kendi başlarına çektiklerini görüyorum. Her kesimden. Birçok şen şakrak insan büyük acı ve sıkıntıların pençesinde kıvranıyor.

Kitaptaki tavsiyeler sadece İslami kesime mi yönelik?

Mesajlar sadece İslami kesimle ilgili değil. Bu sıkıntıları bütün insanlar çekiyor. Kitabı yazarken Batılı kaynaklardan çok yararlandım. İnsan psikolojisi, kadın-erkek ilişkisi ve aile kurumu üzerine kafa yoran birçok Batılı’nın eserlerini dikkatle okudum. İslam’ın temel iki referansı olan Kur'an ve hadislerden de yararlandım.
Kapınızı çalan aşk mağdurları en çok nelerden şikayet ediyorlar?
Aşktan mustarip olanlar ciddi bir iletişimsizlik içindeler. İletişimsizlik en büyük problem bana göre. Her kesimde var.

Daha çok evli ve dindar insanlara tavsiyelerde bulunuyorsunuz. Muhafazakar aile yapısı çatırdıyor mu?

Özellikle bir ayırım yapmıyorum. Daha önce, ‘Bu tür problemler dindar insanlarda ve ailelerde pek yaşanmaz’ şeklinde genel bir kanaat vardı. Hadiseleri biraz irdeleyince bunun böyle olmadığını gördük. Dini bir yaşantı içinde olan binlerce insanın gerek bireysel gerekse aile yaşamlarında çok büyük sıkıntılar çektiğini gördüm.

PEK YAKINDA İNTERNETTE

Mahremiyet ve ayıp kavramları hala muhafazakar ailelerde yaşanan sorunları örtüyor mu?
Geçmişte böyleydi. Hala sorunlarını konuşmaktan kaçınanlar var ama ben bunların sayısının giderek azaldığını görüyorum. Çünkü dindarı, dinsizi, herkes mutlu bir yaşam sürmek istiyor.

Okurlarınızla hangi yollarla iletişim kuruyorsunuz?

İnterneti kullanıyorum. Yakında “Ömür Boyu Aşk”ı anlatacağımız bir web sayfası açmayı düşünüyorum. Hazırlıkları sürüyor. Kitap piyasaya çıktıktan sonra binlerce e-mail aldım.
Sorunlarıyla bire bir ilgilendikleriniz oluyor mu?
Elimden geldiği kadar. İnsanların önüne sadece teorik birtakım gerçekleri koyamazsınız. O insana somut bir çıkış yolu gösterebilmek lazım. İmkanlar ölçüsünde bunu yapıyorum.
SAVAŞ ÇAĞRISI
Moral FM’de Cumartesi günleri yaptığınız programda canlı yayında insanlar nelerden şikayet ediyorlar size?
Vefasızlıkları, biten aşklarını, evlilikte karşılaştıkları açmazları anlatıp çözüm istiyorlar. Radyoda dinleyicilere seslenirken, “Bu sorunlara savaş açıyorum. Sorunlarınızla savaşmaya var mısınız?” diye bir çağrı yaptım. Çığ gibi destek geldi. Şimdi insanların mutluluğu için gösterilen çabaların kurumsal bir çatı altında yapılmasını hedefliyorum.

NİKAH ŞEKERİ YERİNE KİTAP
Tokpınar’ın büyük ilgi gören kitabı “Ömür Boyu Aşk” Türkiye’de fazla görmeye alışık olmadığımız bir uygulamaya da neden oldu.Geçtiğimiz hafta İzmir’de dünyaevine giren genç bir çift, nikah törenine gelen davetlilere şeker yerine bu kitabı dağıttılar. Evlilik öncesi bazı sorunlar yaşadıklarını söyleyen genç çift bunların çözümünde Tokpınar’ın kitabından yararlandıklarını söylüyor. Gelin Hatice Tanrıverdi, “Saadetimi bu kitaptaki gerçeklere borçluyum. Eşimle ben çok istifade ettik. Kitaptan 500 tane aldık. İmkanımız olsa herkese hediye etmek isterdik” diyor.


‘ÖMÜR BOYU AŞK’IN SIRLARI
Hatayı önce kendinizde arayın
Seviyeli tartışın
İşinize yoğunlaşırken eşinizi ihmal etmeyin
Eşinizin dokturu sizsiniz
Sevginizi bütün haşmetiyle hissettirin
Cinsel sorunları önemseyin.
Derdinizi açmaktan çekinmeyin

Psikiyatrik tedaviden korkmayın
Yetenekli olduğunuza inanın.
Sorunlara ağlamayın. Savaşın!
Cemil Tokpınar “Ömür Boyu Aşk”ta islami kesimde kadın erkek ilişkilerine hakim olan erkek egemen mantığı sorguluyor. Yer yer Kur'an ve hadislere atıflar da yaparak muhafazakar aileleri, herşeyi yeniden ele almaya davet ediyor.
Kaynak: www.omurboyuask.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arama Motoru