9 Kasım 2009 Pazartesi

Eskisi olmayanın yenisi olmaz

Aralıksız çalan kapının zili, Mübeccel hanımı eski ahşap merdivenlerden hızla aşağı indirmek için zorluyordu. Fakat yaşlanmıştı artık. Dizlerinin ağrısı artmış, ona ağır hareket etmesini söylüyor gibiydi.

— Geldim, geldim…

— Kim o!

— Benim anneciğim, kızın Neriman.

— Neriman!

Mübeccel Hanım 2 yıl önce gelin etmişti kızını, iyi bir insandı damadı bir de torunu vardı. Ne güzel şeydi torun sevgisi.

— Hayırdır kızım ne bu acele peş peşe basıyorsun şu zile. Gel gel, bakalım içeri, ver bakayım şu kucağındaki yavrucağı.

—Bıktım artık anne bıktım, dayanamıyorum. Dönmeyeceğim o eve bir daha.

—Sakin ol bakalım! Geç içeriye. Kapıda konuşulmaz böyle şeyler. Ben bir çay atayım ocağa, hem konuşur hem de bir şeyler yer içeriz.

—Tamam, anne ben çocuğu yatırayım.

Mübeccel Hanım, ocağa çay koyarken düşünüyordu; ne oldu acaba? Damat bir şey mi yaptı, deli kız kim bilir neye sinirlendi yine.

—Anlat bakalım kızım hayırdır inşallah. Nedir seni böyle apar topar bize getiren?

Neriman ağlamaktan şişmiş gözleri ile annesine baktı tekrar başladı ağlamaya, hıçkırarak ağlıyor, “olmuyor anne ben artık o eve dönmeyeceğim” diye söyleniyordu. Mübeccel Hanım:

— Ne oldu kızım baştan anlat dedi.

— Ne olacak tartıştık. Çok sıkıldım tatile gidelim dedim, “gidemeyiz hanım işlerim çok yoğun, şimdi izin alamam’’ dedi. ’’Salondaki halı eskidi zaten koltuklara uymuyor değiştirelim, haftaya arkadaşlar bize gelecek ayıp olur’’ dedim, beni eşyalarımla seven benim arkadaşım olamaz dedi. Deli edecek beni anne, deli edecek. Suç bende tabi Feride gibi alıp getirteceksin halıyı mecbur kalacak kabullenmeye.

Mübeccel Hanım, çayları getirmek için mutfağa gittiğinde, Neriman hâlâ kocası için bir şeyler söyleyip, bağırıp çağırıyordu. Mübeccel Hanım, elinde çay tepsisi ile içeri girdi.

—Beni dinlemiyor musun anne?

—Dinlemez olur muyum, dinliyorum. Yıllar evvel bende senin gibi baba evine gitmiş, anneme ağlayıp zırlamış, dönmeyeceğimi söylemiştim.

—Anneannem ne demişti sana anne?

—Ne diyecek beni bir güzel azarladı, kolumun altına getirdiğim bohçamı sıkıştırdı ve ‘’bu evde sana yer yok, bilirsin ki evden çıkan kız geri dönmez, hadi bakalım dön kocanın yanına, özür dile, yalvar ki seni affetsin’’dedi ve beni adeta kovar gibi kapının önüne koydu. O zaman çok kızmış, söylenmiştim anneme, şimdi hak veriyorum. İyi ki geri göndermiş beni… Sonra sen oldun baban ve ben çok mutlu bir evlilik geçirdik, kimseye muhtaç etmedi beni, Allah, onu başımdan eksik etmesin, ondan razı olsun rabbim. Ya, işte böyle.

—Ne yani, şimdi anneannem gibi sende beni, geri mi göndereceksin?

—Kızım seninle konuşacağım; şimdi sana söyleyeceklerimi iyi dinle, tarih tekerrür etti ve eder de, sen de bu söylediklerimi kendi evladına söyleyeceksin belki.

Annesi tekrar söze başladı:

— Bak kızım, biz sana dinini öğrettik, seni dinini bilen namazını kılan, güzel ahlaklı çalışkan birisi ile evlendirdik. Evet, bunlar anne babanın görevleridir ama biz bu konuda Allah rızası için hassas davrandık. Feridun’u baban da, ben de çok severiz hiç saygısızlığını görmedik, eli açıktır hem sana hem herkese. Sana ve çocuğuna bağlıdır. Size daha iyi imkânlar vermek için, gece gündüz çalışıyor sizi kimseye muhtaç etmiyor. Yediğiniz önünüzde yemediğiniz ardınızda. Bizim gibi yokluk çekmiyorsunuz. Çamaşırı çamaşır makinesi, bulaşığı bulaşık makinesi, halıları halı makinesi yıkıyor. Ekmek yapma, soba yakma derdiniz yok, evler kaloriferli, sana ve senin gibilere rahatlık batıyor kızım rahatlık. Seninki düpedüz şımarıklık... Sen para kazanmadığın için bilmiyorsun, ekmek artık aslanın ağzında değil, midesinde, ne yapsın adam başka iş bulmak kolay mı? Sen kocanı yok tatildi, yok halıydı diye bunaltırsan, zaten yorgun geliyor adam, onu rahat ettirmezsen, hasta olur o zaman ne yapacaksın?

Sen sen ol; sakın gereksiz şeylerle dünyalıkla, kocana sıkıntı verme, eskinin kıymetini bilmeyenin, yenisi olmaz derler. Gereksiz istek ve harcamalardan kaçın, kendini kocanın yerine koy, bütün gün insanlara laf anlatmak, yük çekmek kolay değil. Dırdır eden kadın olma, hiç kimse, dırdır dinlemek istemez. Kaldı ki yorgun gelen koca hiç istemez. Kocanın kılık kıyafetine, ütüsüne dikkat et; çünkü erkek dışarıda karısını temsil eder. Ütüsüz gömlek ve pantolon, ondan önce seni küçültür. Sakın sesini kocandan fazla yükseltme, ondan izinsiz hiçbir şey yapma, buraya bile gelirken izin almayı ihmal etme. Kocanı güler yüzlü, neşeli karşıla. Sakın arkadaşlarına beyini anlatma, arkadaşlarını ve arkadaşlarının kocaları hakkında duyduklarını beyine bahsetme! Kimse, bir başkası ile karşılaştırılmaktan hoşlanmaz. Kendine, kılık kıyafetine özen göster. Beyini ana baban da olsa, kimseye şikâyet etme. Yuva yıkmak kolay ama yapmak zordur. Yuvana sahip çık, evinin hanımı ol, artık babanın evinde misafir olursun, senin evin, yerin kocanın yanıdır. Kocanı üzersen bizi üzmüş olursun, bunu unutma. Bizim rızamızı kazanmak istersen eve gittiğinde, beyinden özür dile olur mu kızım.

Annesi söylediklerini düşünmesi için çayları doldurmak bahanesi ile Neriman’ı yalnız bıraktı. Neriman annesinin haklı olduğunu düşünüyordu. Aslında kocası iyi bir adamdı, kötü bir alışkanlığı yoktu. Hiç bir zaman kendisine kötü davranmamış, hatta olumlu isteklerini yerine getirmeye çalışmıştı. O kadar da önemli değildi zaten, halısı uyum sağlamasa da değiştirilecek kadar eskimemişti. Başkalarının söyleyecekleri için huzurunu bozduğuna değer miydi? Bütün bunları düşünerek dalmıştı Neriman… Annesi:

—Çocuk uyandı, ağlıyor galiba kızım bir baksan dedi.

Neriman içerideki odadan çocuğunun üzerini giydirmiş, kendiside pardösüsünü eşarbını örtünmüş olarak çıktı. Mübeccel Hanım:

—Hayırdır gidiyor musun kızım dedi.

—Gideyim anne, galiba sen haklısın, beyim gelmeden sevdiği yemekleri hazırlayarak kendimi affettireyim.

—Eh sen bilirsin kızım haydi selametle git. Bil ki en doğrusunu yapıyorsun, işte Müslüman bir hanımefendisi böyle yapar zaten.

Neriman, annesinin elini öpüp, iki sokak ötedeki kendi evine doğru yola koyuldu.

Mübeccel Hanım, kızının arkasında uzun uzun bakıp dua etti…

Şimdiki kızlar, sıkıntı çekmiyor, sabır göstermiyor böyle evlilik de yürümüyor. Evinde sıkılan, karısına kızan, kocası ile tartışan, baba evine koşuyor. İncir çekirdeğini doldurmayan sebeplerle boşanıyorlar. Biz seni sokakta bulmadık bırak gel kızım diyen anne baba sonra çok pişman oluyor ama olan çocuklara oluyor. Evlatlarına sabırlı olmayı, yük çekmeyi, saygı ve sevgiyi öğretemeyen aileler sonuçlarına hep birlikte katlanıyor.

Uyuşturucu iptilası

Sual: Batı ülkelerinde uyuşturucu iptilâsı, gün geçtikçe, gençliği sarmaktadır. Bunun sebebi ne olabilir? Bu uyuşturucu bağımlılığı nasıl önlenebilir?
CEVAP
İmanlı gençler, anarşiye yanaşmadığı gibi, uyuşturucuya da yanaşmaz; çünkü Allah korkusu, her türlü kötülüğü işlemeye engeldir. Dinimiz, vücuda ve insanlığa zararlı olan şeyi yasaklamıştır. Müslüman genç, üstüne para verilse de uyuşturucuya elini sürmez.

İmansız kimse, huzursuz kimse demektir. Böyle bir kimse de, huzura kavuşabilmek ümidiyle, gücünün yettiği her şeyi yapmaya çalışır. Her bataklığa ayak basar, her basışta biraz daha batar.

Amerikalı Kriminoloji uzmanı bir profesör diyor ki:
(Gençler, hazır paraya sahip olunca, her tadı tatmaya çalışır. Tadacak başka şey bulamayınca, hayat onu sıkmaya başlar. Uyuşturucu kaçakçısı, böyle zengin çocuklarını bulur. Gençler, bunu da tatmak ister. Tadınca mutlu olduğunu zanneder. Daha fazla mutlu olmak için, daha kuvvetli zehir almaya çalışır. Bunlar da, daha fazla parayı gerektirdiği için, hırsızlıklar, soygunlar başlar. Eroine alışanda çılgınlıklar başlar. Artık arsenik içmiş gibi olur. Hayatta olmak onu rahatsız eder. Ölümü tercih eder, sonunda soluğu mezarda alır.)

Kriminoloji uzmanına göre, uyuşturucuya zengin çocukları müptela oluyor. Hâlbuki birçok Müslüman zengin çocuğu, uyuşturucuların isimlerini bile bilmez. Uyuşturucuyu önlemek, dinimizin emirlerine riayet etmekle mümkündür.

Bereket ve bereketsizlik

Sual: Bereket, bereketsizlik ne demektir?
CEVAP
Bereket, az malın çok faydası olmak, çok işe yaramak demektir. Az bir mal, bereketli olunca, çok kimsenin rahat etmesine, çok iyi işlerin yapılmasına yarar. Bereketli olmayan çok mal vardır ki, sahibinin dünyada ve ahirette felaketine sebep olur. O halde malın çok olmasını değil, bereketli olmasını istemelidir!

Rızk hiç değişmez, azalmaz ve çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Hiç kimse kendi rızkını yiyip bitirmeden ölmez. Bir kimse, Allahü teâlâ emrettiği için çalışır, rızkını helal yoldan ararsa, ezelde belli olan rızkına kavuşur. Bu rızk, ona bereketli olur. Eğer, rızkını Allahü teâlânın yasak ettiği yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmış olan o belli rızka kavuşur. Fakat, bu rızk ona hayırsız, bereketsiz olur. Rızkına kavuşmak için kazandığı günahlar da, onu felaketlere sürükler.

İslam âlimleri buyurdu ki:
(Evde Mushaf bulundurmak berekettir. İyilik edenin malı bereketli olur. Eshab-ı Kehfin ve Eshab-ı Bedrin isimleri yazılı kağıdı evde ve üstünde taşımakta bereket vardır. Tarlayı abdestsiz sürmek bereketsizliğe sebeptir. Ustasına hürmet etmeyenin de kazancının bereketi olmaz. Seher vakti kalkmak berekettir.)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yemeği, toplu olarak yemekte bereket vardır.) [İbni Mace]
(Besmele ile yenen yemek bereketli olur.) (İbni Mace)

(Bereket, yemeğin ortasına iner. Onun için kenarından yiyin, ortasından yemeyin!) [Tirmizi]
(Sahurda ve sahur yemeğinde bereket vardır.) [Taberani]

(Yemekten önce ve sonra, elini yıkayanın evinin bereketi artar!) [İ.E.Şeybe]
(Sıcak yemekte bereket olmaz). [Deylemi]

(Balda bereket ve şifa vardır.) [T.Gafilin]
(Sirkede, hurmada, sütte bereket vardır.) [İbni Mace]

(Rızkına razı olanın bereketi artar, razı olmayanınki bereketsiz olur.) [Ahmed]
(Alış verişte çok yemin etmek, malın bereketini giderir.) [Müslim]

(Ticarette bereket vardır, ticarete yalan, hıyanet karışınca bereket gider.) [Buhari]
(Bereket büyüklerinizdedir.) [İ. Rafii]

(İlk çocuğunun kız olması, kadının bereketindendir.) [İbni Asakir]
(Kız çocuğu bereketlidir.) [Deylemi]

(Çocuksuz ev bereketsiz olur.) [Ebuşşeyh]
(Evine girince, ev halkına selam ver ki, evin iyiliği ve bereketi artsın!) [Harâiti]

(Dua, ömrün bereketini artırır.) [Tirmizi]
(Kur'an okunan evin bereketi artar. Kur'an okunmayan ev, bereketsiz olur.) [Darimi]

(Misafir, bin bereket ve bin rahmetle gelir.) [Nisab-ül ahbar]
(Evinden erken çıkanın işi bereketli olur.) [Bezzar]

(Yola çıkarken arkadaşları ile vedalaşan, onların duaları ile berekete kavuşur.) [Deylemi]
(Ana babasına hizmet edenin ömrü bereketli, onlara karşı geleninki bereketsiz olur.) [İ. Ahlakı]

(Muhammed isimli kimse bulunan ev ve yerde bereket olur.) [Deylemi]
(Sabahın sünnetini evde kılmak, rızkın bereketine sebep olur.) [İmad-ül-islam]

(Namaz kılanın rızkı bereketli olur.) [M. Cenne]
(Vadeli alış verişte, ödünç vermekte ve arpa karışmış ekmekte bereket vardır.) [İbni Mace]

(Evde çöp bulunması bereketsizliğe sebeptir.) [Deylemi]
(Şarkıcı ve faizcilerin kazancında bereket olmaz.) [Deylemi]
(Bir toplumda birisi söylerken diğerleri susmazsa, orası bereketsiz olur.) [Beyheki]

İhtiyarlık nimeti

Sual: Müslüman olarak ihtiyarlamak çok faziletlidir deniyor. Bu hususta açıklama yapar mısınız?
CEVAP
Müslüman, nimetlere konmuş kimse demektir. Bir kimsenin müslüman olarak saçını başını ağartması daha büyük nimettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ buyuruyor ki: İhtiyarlık, nurumdur. Nuruma narımla [Cehennem ateşiyle] azap etmekten haya ederim. O halde siz de benden haya edin!) [Ebuşşeyh]

(Hak teâlâ, müslüman olarak ihtiyarlayana azap etmekten haya eder.) [Hatib]

(Allahü teâlâ, 40 yaşına gelen müslümanı, cinnet, cüzzam, baras gibi hastalıklardan emin kılar. 50 yaşına gelince hesabını hafifletir. 60a ulaşınca onu keremiyle rızıklandırır. 70e gelince gök ehline onu sevdirir. 80e gelince, iyiliklerini mükafatlandırır, kötülüklerini affeder. 90 yaşına varınca, onun geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret eder ve kendisini aile halkına şefaatçi kılar ve bir münadi ona, "Bu, dünyada Allahü teâlânın himayesine girmiş bir kimsedir" diye seslenir.) [Ebu Ya’la]

(Müslüman olarak ihtiyarlayan kimseye ikram eden, Nuh aleyhisselama ikram etmiş gibi sevap alır. Nuh aleyhisselama ikram eden de Allahü teâlâya ikram etmiş olur.) [Hatib]

(Tekbiri, tahmidi, tesbihi ve tehlili sebebiyle müslüman olarak ihtiyarlayan bir müminden daha efdal kimse yoktur.) [İ.Ahmed]
[Tekbir Allahü ekber, tahmid Elhamdülillah, tesbih Sübhanallah, tehlil ise la ilahe illallah, demektir.]

(Allahü teâlâ, yemin ederek, "Müslüman olarak ihtiyarlayana azap etmekten haya ederim" buyurdu.) Resulullah efendimizin ağladığı görüldü. Sebebi sorulunca, (Allahü teâlâ, kendisinden haya ettiği halde, Ondan haya etmeyen kimseye ağlıyorum) buyurdu. (Beyheki)
[Burada bildirilenler kul hakkı ve farz borçları hariç diğer günahlar içindir.]


Sual: Yaşlılığımızı göstermemek için, ağarmış saçlarımızı boyamak veya o kılları koparmak caiz midir?
CEVAP
Bir kimsenin müslüman olarak saçının ağarması iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ağaran kılları koparmayın! Çünkü bir kimsenin müslüman olarak ağaran her kılı, Kıyamette kendisi için bir nur olur. O kıl sebebiyle, bir günahı affolur, bir sevap yazılır.) [Tirmizi]

(Beyazlaşmış kılları koparmayın! O, müslümanın nurudur.) [Tirmizi]

(İhtiyarlığı saklamak için yolunan beyaz kıllar, Kıyamette, ona batırılmak için süngü olur.) [Deylemi]

(Saçını, sakalını müslüman olarak ağartan affolur.) [M.Rabbani]

Müslüman olarak yaşlanmak böyle bir nimet iken, zaruret olmadan saçları boyamak iyi değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, saçını sakalını siyaha boyayanın yüzüne Kıyamette bakmaz.) [İbni Said]
(Saçını sakalını yolanın veya siyaha boyayanın Allah indinde nasibi yoktur.) [Taberani]

İslam âlimleri, erkeklerin, saçını, sakalını siyahtan başka renge boyamalarının caiz olduğunu bildirmişlerdir. Hatta cemal için siyaha boyamanın da caiz olduğunu bildiren âlimler vardır. Hadis-i şerifte, (Allah cemildir, cemal sahiplerini sever) buyuruldu. Kibir için giyinmek veya bu maksatla saçını boyamak haramdır. Cemal için olursa caizdir. Cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları yok etmek demektir. (Hadika, Envar, Bahr)

Süs ve takılarla ilgili sual cevaplar

Sual: Kadınların da alyanslarını ve diğer ziynetlerini yabancılara göstermeleri caiz midir? Mesela kürk veya küpesini yabancılara gösterebilir mi? İpek gömlek ve ipek kravat erkeğe caiz midir?
CEVAP
İpek erkeğe haramdır. Ancak elbisedeki dört parmak enindeki ipek şeritler, mesela ipek kravat caizdir. İpek gömlek ve ipek elbise erkeğe haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Altın ve ipek, ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine haramdır.) [Taberani]

Altın ve diğer süs eşyalarını kadınların kullanması caizdir. Ancak, kocasından başkasına süslenmesi caiz değildir.

Domuz hariç, yırtıcı hayvanların derileri dabağlanınca temiz olur. Bunlarla yapılan elbiseleri, kürkleri, kürklü paltoları erkeklerin giymesi caizdir. (Redd-ül Muhtar c.5, s.223)

Kadınların, kendilerine caiz olan her çeşit süslerini, yabancılara göstermeleri caiz olmadığı gibi, kürklerini de kocasından başka kimseye göstermesi caiz değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kadın, güzel kokular sürünüp, [kürk ve kadife gibi] göz alıcı güzel elbiseler giyerek, bir toplumun önünden geçerse, o kadın zina işlemiş gibi günaha girer.) [İbni Hibban]

(Ahir zamanda ümmetimin kadınları vücutlarını gösterecek elbiseler giyecekler, saçlarını da deve hörgücüne benzetecek şekilde topuz yapacaklardır. Onlar lanetliktir.) [İbni Hibban]

(Herkes baksın diye [süslü] elbise giyen, onu çıkartıp atıncaya kadar, Allahü teâlânın rahmetinden uzak olur.) [Taberani]

Bu hadis-i şerifleri İslam âlimleri şöyle açıklıyor:
Cemal ile ziyneti [süsü], birbirine karıştırmamalıdır! Cemal, çirkinliği gidermek, vakar sahibi olmak ve şükretmek için nimeti göstermek demektir.

Gösteriş için, öğünmek için güzel giyinmek cemal değil, kibir olur. Nefsin azgın olduğunu gösterir. Cemal ise, nefsin terbiye edilmiş olduğunu gösterir. Cemal için güzel giyinmek iyidir. (Allahü teâlâ cemildir, cemal sahiplerini sever) hadis-i şerifi, cemal sahibi olmayı övmektedir. (Bahr-ür raik)

Güzel elbise giymek müstehaptır. İmam-ı a'zam hazretleri 400 altın kıymetinde elbise giyerdi. Talebelerine de güzel giyinmelerini emrederdi. (Tahtavi)

Cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, hakaret etmelerine sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları izale yani yok etmektir.

Ziynet, başkalarını imrendirecek, onlara üstünlük sağlayacak, öğünecek şeyleri yapmaktır. Bu bakımdan erkeklerin ipek hariç, kadınların kürk hariç, cemal niyetiyle güzel giyinmeleri iyidir. (S.Ebediyye)

Altın ile gümüşü süs olarak takmak yalnız kadınlara helaldir. Fakat, bunları mahrem olmayan erkeklere göstermeleri haramdır. (Redd-ül-muhtar)

Sual: Pahalı kumaşlardan elbise giymek israf ve haram mıdır?
CEVAP
Bazı kimseler, israfın mahiyetini bilmedikleri için, mubah olan birçok içeceğe bile haram demişlerdir. Harama helal, helale haram demek çok tehlikelidir. İsraf haramdır. Fakat kendi görüşüne göre, (Şunlar israf olduğu için haramdır) demek çok yanlıştır. Dinde herkes, kendi görüşünü ortaya koyarsa, insan sayısı kadar din ortaya çıkar. Buna da din değil, felsefe denir. Eğer İslam âlimlerinden nakil yapılırsa, fetva verilen kavil seçilirse, sadece bir hüküm meydana çıkar.

Mubah olan işlerde niyet önemlidir. Niyet iyi olursa sevap, kötü olursa günah olur. Fakat haramlar, iyi niyetle de işlense haram olmaktan çıkmaz. Gücü yetenin pahalı kumaştan güzel elbise giymesi caizdir.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ cemildir, cemal sahiplerini sever.) [Müslim]

(Bahr-ür-raık)da buyuruluyor ki:
(Cemal ile ziyneti birbirine karıştırmamalıdır! Cemal, çirkinliği gidermek vakar sahibi olmak ve şükretmek için nimeti göstermek demektir. Allahü teâlâ cemal sahibi olmayı övmektedir. Cemal için temiz, güzel giyinmek mubahtır. Kibir, gösteriş için giyinmek haram olur.) [Oruç Bahsi]

Cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, alay etmelerine, hakaretlerine sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları izale yani yok etmektir. Ziynet [süs] ise, başkalarını imrendirecek, onlara üstünlük sağlayacak ve övünülecek şeyleri yapmak demektir. Cemal sahibi olmak için bulunduğu yerde âdet olan şeylerden, haram olmayan en iyi elbiseyi giyinmek gerekir. Hazret-i Ömer, (İki çeşit elbiseniz olsun, biri şık, diğeri de mütevazı. Elbisenin şık, temiz olması, insanın şerefinin icabıdır) buyurdu.

İbni Ömer hazretleri de (Nasıl elbise giyineyim?) diye sual soran birine, (Aşağı kimselerin alayına, kültürlü kimselerin de seni ayıplamasına sebep olmayacak bir elbise giy!) buyurmuştur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Güzel giyinin ki, Allahü teâlânın size verdiği nimetlerin eseri görülsün!) [Taberani]

(Allahü teâlâ bir kuluna nimet verdiğinde, o nimetin eserinin o kulun üzerinde görülmesini sever.) [Taberani]

Peygamber efendimiz, perişan kılıklı birine, malının olup olmadığını sordu. O kimse de her çeşit malının bulunduğunu söyledi. Bu kimseye buyurdu ki:
(Allahü teâlâ sana bir mal verince, bu nimetin eseri senin üzerinde görülsün.) [Nesai]

Gösteriş için giyinmek
Süs ve gösteriş için giyinmek ise haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Süsten kaçınmak imandandır.) [İbni Mace]
(Allahü teâlâ mütevazı elbise giyineni sever.) [Beyheki]

(Süs ve gösteriş için giydiği elbiseyi, üstünden çıkarmadığı müddetçe Allahü teâlâ, ona rahmet etmez.) [Taberani]

(Kibir ve gösteriş için, şöhret sahibi kimselerin giydiği elbiseyi giyineni, Allahü teâlâ, o elbiseleri ile birlikte ateşe atar.) [Ruzeyn]

Görüldüğü gibi süs ve gösteriş için elbise giyinmek haram, cemal için, Müslümanlık şerefi için şık giyinmek mubahtır.

Elbise eski de olsa, temiz olmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ya Âişe, şu iki elbiseyi yıka, bilmiyor musun elbiseler tesbih eder, kirlenince tesbih etmeleri kesilir.) [İbni Asakir]

Mühim mevkide bulunan veya önemli bir zatın huzuruna çıkan kimsenin şık, temiz elbise giymesi gerekir. Allahü teâlânın huzuruna çıkıldığı zaman buna daha çok dikkat etmelidir! (Her namaz kılarken, süslü, temiz, sevilen elbiselerinizi giyiniz!) mealindeki âyet-i kerime ile (Güzel koku gamı, güzel, temiz elbise kederi azaltır) mealindeki hadis-i şerife uymaya çalışmalı, eski bile olsa temiz elbise giymelidir! [M.Rabbani, Edeb-üd-dünya, Bostan]

Sual: Kadın veya erkeğin güzel koku sürünmesi günah mıdır?
CEVAP
Koku sürünen, iyi giyinen; dünya lezzeti için veya gösteriş yapmak, öğünmek için yahut yabancı kadın ve kızlara şık görünmek için güzel giyinirse, günah işlemiş olur.

Kadının, kocasına karşı, meşru olan ziynetlerini takarak, güzel koku sürünerek süslenmesi gerekir ve çok sevaptır. Kadınların sokağa çıkarken sürünmeleri haramdır. Kadınların koku sürmesi erkekleri cezbeder. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Bir kadın, cezbedici koku sürer ve erkekler de ona bakarsa, evine gelinceye kadar Allahü teâlânın gazabında olur.) [Taberani]

Bu kimse, sünnet olduğu için güzel koku sürünür, şık giyinirse; camiye saygı için, camide yanına oturan müslümanları incitmemek için, temiz olmak için, sıhhatli olmak için, İslam’ın vakarını, şerefini korumak için niyet edince, her niyeti için ayrı sevaplar kazanır. Her mubah işte, hatta yiyip-içmede, uyumada ve helaya girmekte bile iyi niyet etmelidir. Niyetine göre sürme çekmek de günah veya sevap olur. Bir hadis-i şerifte, (Kişi gözünün sürmesinden de mesuldür) buyuruluyor. Tedavi niyetiyle sürme çekmek caizdir. (Bahr-ür-raık)

Koku sürünmekte ve diğer mubah işlerde niyetin önemi büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, sizin suretlerinize, mallarınıza bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize bakar.) [Müslim]

(Allah için koku sürünen, misk gibi kokar halde, başka maksatlarla koku sürünen de leşten daha pis kokarak Mahşer yerine gelir.) [İ.Gazali]

(Güzel koku bedeni besler.) [S.Ebediyye]
(Dünya nimetlerinden bana, güzel koku sevdirildi.) [Nesai]
(Kendisine güzel koku ikram edilen, reddetmesin, alıp sürünsün!) [Hakim]

Bayram günleri güzel koku sürünmek, yeni ve temiz giyinmek, misvak ile dişleri temizlemek, sevindiğini belli etmek sünnettir. Cuma günü de aynı şeyleri yapmalıdır! Cumaya giderken güzel koku sürünmelidir! Melekler de güzel kokudan hoşlanır.

Sual: Erkeklerin gümüş veya diğer madenlerden kolye, bilezik, künye takması caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Ancak romatizma gibi bir hastalığı tedavi amacı ile kullanmak caizdir.

Sual: Kadının, süs için, burnunu deldirip altın vs. takması caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir.

Sual: Kadınların kol saati takmaları ziynete girer mi?
CEVAP
Girer.

Sual: Altından başka kravat iğnesi takmak caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Bazı bölgelerde kadınlar ayaklarına halhal denilen bilezik gibi bir şey takıyorlar. Bunları takmak ve sesini duyurmak caiz midir? Abdest alırken çıkarmak şartı ile oje sürmek caiz midir?
CEVAP
Kadınlara her türlü süs caizdir. Ancak yabancılara gösteremezler. Örtülü olarak takınabilirler. Ancak şıngırdatıp da halhal sesini duyurmak caiz olmaz. Bir âyet meali şöyledir:
(Gizledikleri [örtülü] ziynetleri bilinsin diye, ayaklarını [yere, birbirine] vurmasınlar.) [Nur 31]

Dikkat edilirse, ayaktaki örtülü ziynet tabiri geçiyor. Yani ziynetlerin gizlenmesi gerekiyor.

Koldaki bilezikleri ve eldeki yüzükleri de göstermemek gerekir. Kolye, kına, sürme gibi diğer ziynetlerini de göstermemek gerekir. Âyetin başında buna da işaret edilmektedir.

Diğer süsler gibi oje de caizdir. Ancak yabancılara gösteremez. Altına su geçmeyeceği için abdest ve gusülde ojeyi çıkarmak gerekir.

Sual: Bir kadın, kolye, nişan yüzüğü gibi ziynetlerini yabancı erkeklere gösterse, renkli ipek eşarplar takarak şık bir kıyafetle gezse mahzuru olur mu?
CEVAP
Faideli Bilgiler kitabında diyor ki:
İmam-ı Zehebi buyuruyor ki: Erkeklere ziynetini gösteren kadınlara, mesela altın, inci gibi şeyleri örtüsünün üstüne takan, koku süren, renkli ve ipek kumaş örtünmüş olan, kol ağızları geniş olup kolları görünen ve bunlar gibi kendilerini erkeklere gösteren kadınlara Allahü teâlâ dünya ve ahirette azap edecektir. Bu kötülükler, kadınlarda çok olduğu için, Peygamber efendimiz, (Miraca çıktığım gece, Cehennemdekilerin çoğunun kadın olduğunu gördüm) buyurdu. (Tirmizi)

Sual: Kadınlar ziynetlerini yabancıya gösteremez. Burada yabancıdan maksat, sadece yabancı erkek mi, yoksa kadın da dahil mi? Kardeş, baba, kayın baba gibi mahremlerine de gösteremez mi?
CEVAP
Yabancıdan maksat yabancı erkektir, kadın değildir. Amca, dayı, kayınpeder gibi mahrem akrabaya ziynetlerini, saçını ve kollarını göstermesi caizdir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kadınların, kocasından başkasına, erkek ve kadın, kim olursa olsun, yabancıya süslenmeleri caiz değildir.

Dikkat edilirse, süslenmek ifadesi geçiyor. Süsünü, ziynetini göstermek ayrı, onlar için süslenmek ayrıdır. Kadının kadına süslenmesi caiz değil, ama süslerini göstermesi caizdir.

Sual: Kadının kadına, cemal niyetiyle süslenmesi caiz mi?
CEVAP
Cemal caiz, ziynet caiz değil, yani mekruhtur.

Sual: Erkeklerin kaşlarını alması ve daha yakışıklı görünmek için saç ektirmesi caiz midir?
CEVAP
Niyete bağlıdır. Yeni elbise giymek gibidir. Yani müslüman düzgün kıyafetli olur niyetiyle olursa caizdir. Kadınlara kızlara hava atmak niyetiyle yapılırsa caiz olmaz. Ne niyetle olursa olsun, kadınların kaşlarını alması, inceltmesi ise haramdır.

Sual: Erkeklerin, saç ektirmeleri caiz midir?
CEVAP
Erkeklerin saç ektirmesi veya peruk takması günah değildir. (Hadika, Fetava-i kübra)

Sual: Kadın ve erkeğin saç boyatması caiz mi, gusle mani midir?
CEVAP
Caizdir, gusle manisi yoktur. Kına gibidir.

Sual: Kadınların, metal kolye-küpe veya cam veya naylon takmaları caiz midir?
CEVAP
Evet.

Sual: Kadınların süslenmesi, çeşitli makyajlar yapması caiz midir?
CEVAP
Sadece kocasına karşı süslenmesi, makyaj yapması sevaptır.

Sual: Dinimizin kadınların saçlarını kesmedeki hükmü denir? Kesilen saçları ne yapmalıyız?
CEVAP
Kadınlar saçlarını kesmez, örgü yapar. Kadının saçını kazıması veya kesmesi tahrimen mekruhtur. Erkeğe benzeterek kazıması, tıraş etmesi haram olur. Saçını örtmesi güç veya fitneye sebep olduğu zaman, erkeklere benzetmemek şartı ile kulak yumuşağına kadar kesmesi caizdir.

Bir hastalıktan dolayı, salih uzman bir doktor kazıması gerekir derse, kazımak da caiz olur.

Kesilen saçlar, bir yere gömülmelidir. Buna imkân olmazsa, bir poşet içine koyup yanına ağırlık yapsın diye taş da koyarak denize atmalıdır.

Sual: Kadınların kaşlarını almaları, inceltmeleri haramdır, fakat ben kaşlarımı almayınca gözüm ağrıyor. Bu nedenle kaş aldırmam caiz olur mu?
CEVAP
Evet böyle bir özürle caiz olur.

Sual: Kadınlar için, saçlarını tepede olduğu gibi, arkaya da, deve horgücü gibi topuz yapmak caiz olmaz mı?
CEVAP
Evet, caiz olmaz.

Sual: Bir kadının hormon bozukluğundan dolayı yüzünde çıkan tüyleri laserle yaktırmasında bir mahzur var mıdır?
CEVAP
Mahzuru yoktur.

Sual: Bayanların ses çıkartmayan yüksek topuklar giymesi caiz olur mu?
CEVAP
Caizdir. Ancak, uzun topukla yürümek biraz zor ve rahatsızlıklara da sebep oluyormuş. Bir de dikkati çekici şeylerden uzak durmalıdır.

Sual: İpek çorap, kravat, iç çamaşırı, bunlar saf ipek olursa durum nedir?
CEVAP
Caiz değildir. Sadece kravat 4 parmak eninde ise caizdir.

Sual: İpek giymek erkeğe haramdır, ipek karışımlı çorap, iç çamaşırı caiz midir?
CEVAP
Hakiki ipek ise, %50 den fazla olursa haramdır, % 50den aşağı olursa mekruh olur.

Sual: Bayanlar saçlarını boyatıyorlar ya da kına yakıyorlar ya da çeşitli ilaçlarla saçlarının renklerini açtırıyorlar. Bunlar caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Ancak yabancılara gösteremezler. Kadının her süsü caizdir, yabancı erkeklere göstermemek şartı ile. Ama belki diyeceksiniz ki biz yabancılara süsleniyoruz, evde süslenmeye ne gerek var. Kocaya süslenmek sünnettir. Yabancıya süslenmek haramdır.

Sual: Kadın ve erkeklerin fazla kıllarını, epilasyon aletiyle veya başka aletle, temizlemeleri uygun mudur?
CEVAP
Uygundur.

Sual: Bayanların bacaklarında bulunan kılları, herhangi bir usulle almaları uygun mu?
CEVAP
Tenzihen mekruhtur. Kocası emrederse almak caiz olur.

Sual: Erkeklerin kulaklarda, burunda tüyler oluyor. Bunları yakmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Caizdir.

Sual: Makyajın ne kadarı yasak?
CEVAP
Hepsi yasak. Kadının kocasından başkasına güzel görünmesi caiz değil. Ona ne kadar süslenirse süslensin ama yabancılara gösteremez.

Sual: Erkeklerin saçlarını yanlar ve arkalar kısa, ön biraz daha uzun kestirmeleri kerahetsiz caiz midir? Bazıları bunun hadis-i şerif ile men edildiğini söylüyorlar?
CEVAP
Saç şekli âdettir, âdette bid'atin zararı olmaz.

Sual: Erkeğe caiz olup da kadınların kaşlarını almasının haram olmasının hikmeti nedir?
CEVAP
Bayanlar kocalarından başkalarına süslenemezler. Kaş almaları süslenmek demektir. Kadınların kaşlarını almaları, inceltmeleri haramdır. Alın, yanak ve çenedeki kılları almaları caizdir.

Erkeklerin ise cemal niyetiyle kaş aldırmaları caiz, süs için ziynet için olursa onlara da günah vardır. Yeni elbise giymek gibi. Yeni elbiseyi süs için, gösteriş için hava atmak için, bayanlara şık görünmek için giymek günahtır. Cemal için yani Müslümanın şerefini korumak için olursa günah olmaz.

Sual: (Zaruret varsa haramlar mubah olur.) Burada zaruret ne demektir?
CEVAP
Evet, zaruret varsa haramlar mubah olur. Fakat ihtiyaçla zarureti karıştırmamak lazım. Zaruret: aç, susuz, çıplak ve barınaksız kalmak, mubah hiçbir çare bulamamak demektir.

Sual: Kadın, takı denen süslerini yabancı erkeklere gösterebilir mi?
CEVAP
Kadın, takı denen süslerini yabancı erkeklere gösteremez. İster yüzük ister küpe, ister bilezik, isterse kolye olsun.

Sual: Gümüş kolye içinde satılan duaları taşımak caiz midir?
CEVAP
Erkeklerin gümüşten de olsa kolye kullanmaları caiz değildir.

Sual: Kız çocuklarına hoşlandıkları için taklit takılar alıyoruz. Mahzuru var mı?
CEVAP
Kız çocuklarına, bilezik, kolye, zincir vesaire hangi madenden olursa olsun mahzuru olmaz, cam olur, ağaç olur, naylon olur, pırlanta olur, inci olur, mercan olur, taş olur, akik olur, olur da olur. Fakat yüzük olarak yalnız altın ve gümüşten başkası olmaz.

Sual: Hanımların sünnet niyetiyle, dışarıya çıkarken sürme sürmeleri uygun mudur?
CEVAP
Sağlık açısından, sünnet diye çekebilir. Mesela akşam sürülür, sabah yıkanır. Ancak, sürme de makyajdır. Yabancılara karşı makyajlı görünmek caiz olmaz. Kadın sadece kocasına karşı süslenir. Evlenmeden önce süslenmek de caiz olmaz.

Sual: Kadınların kulaklarını küpe takmak için deldirmek caiz midir?
CEVAP
Caizdir, yani günah değildir. Ama delmemek daha iyidir.

Sual: Bu deliğin kapanması için veya doğru şeyi yapmak için, hiç takmasam düzelir mi?
CEVAP
Hiç küpe takılmazsa, zamanla küpe deliği kapanabilir. Kapanırsa gusle zararı olmaz.

Sual: Modaya uymak caiz midir?
CEVAP
Faydalı şeyde modaya uymak caizdir.

Sual: Papyon kravat takmak uygun mudur?
CEVAP
Papyon kravat da, diğer kravatlar gibidir. Kâfirlerin haram olmayan âdetlerini yapmakta, kullanmakta mahzur yoktur. Nitekim Peygamber efendimizin kolları dar Rum cübbesi giydiği Tirmizi’deki hadis-i şerifte bildirilmiştir. (Mevahib-i ledünniyye)

Sual: Örme başlığın kenarını dışarıya kıvırmakta mahzur var mı?
CEVAP
Hiç mahzur yoktur.

Sual: Kadının, iki kaşın birleştiği yerdeki kılları alması caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Suni kadife, kadife gibi ziynete girer mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Kadınların deri manto giymesi caiz mi?
CEVAP
Dar ve vücuda yapışık ise caiz olmaz.

Sual: Sosyetik çevrede, kadın, bol döpiyes giyebilir mi?
CEVAP
O çevrede giyebilir

Sual: Aldığım manto hınzır derisi imiş. Satmam caiz mi?
CEVAP
Hınzır derisini satmak caiz değildir. Gayri müslime satmak bir kavle göre caizdir.

Sual: Kadına benzemek için saç uzatmak, Budiste benzemek için saç kazıtmak, Kastroya benzemek için sakal bırakmak haram mı?
CEVAP
Tahrimen mekruhtur.

Sual: İki kaşı farklı kadın, birbirine uydurmak için boyasa caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Kadınların bot ve çizme giymeleri uygun mudur?
CEVAP
Ziynete kaçtığı için uygun değildir. Ama ayağında romatizma gibi bir hastalık varsa veya ayakları normal ayakkabı ile üşüyorsa, o zaman bot ve çizme giyebilir ise de, yine yabancılara göstermemelidir. Eğer bot ve çizme görünmüyorsa, mahzuru olmaz.

Sual: Erkeklerin gözlerine sürme çekmesi caiz midir?
CEVAP
Erkeklerin süs, ziynet için sürme çekmeleri caiz değildir. Fakat tedavi maksadıyla sürme çekmeleri caizdir. Kirpiklerin dökülmemesi, gözlerin kuvvetlenmesi için sürme çekmek iyidir. [Sürme, göz kalemi denilen boyalardan farklıdır. Attarda bulunur. Bazı hacılar, Hicazdan gelirken sürme de getiriyorlar.]

Sual: İpek eşyanın haram ve caiz olduğu yerler nerelerdir?
CEVAP
İç ve dış elbise olarak ipek giymek haram, kadınlara her çeşit ipek eşya caizdir. Savaşta ipek giymek caizdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Altın ve ipek, kadına helal, erkeğe ise haramdır.) [Taberani]

İpek kefen ve tabutu ipekle örtmek haramdır. İpek sofra örtüsü ve ipek yorgan caiz değildir.

Erkek çocuğa ipek giydirmek mekruhtur. İpekten yapılmış yemek peçetesi, iç donu ve takke mekruhtur. Elbisedeki dört parmak enindeki ipek şeritler ve dört parmak enindeki ipek kravat caizdir. Suni ipek, cibinlik, abdest havlusu, tesbih ipi, çanta, mushaf kılıfı ve bohçanın ipekten olması caizdir. Duvara ipek halı asmak, süs için olmazsa caizdir. İpek halıya oturmak ve ipek seccadede namaz kılmak caizdir.

Eshab-ı kiramdan Hazret-i Zübeyr ve Hazret-i Abdurrahman'ın ipek giymelerine izin verilmesi, yalnız bunlara mahsustu. Arfece bin Sâd hazretlerine de, altın burun takması için izin verilmesi, yalnız ona mahsustu.

Sual: Kadınların, cam, naylon, tunç, pirinç, platin, bakır ve diğer madenlerden ziynet olarak bilezik ve kolye takmaları caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir. Bu maddelerden yapılmış yüzükleri takmak kadınlara da haramdır. Yabancılara göstermemek şartı ile sadece altın ve gümüş yüzük takmak kadınlara caizdir. Erkeğin altın yüzük takması haramdır. (İbni Âbidin, Mevahib-i ledünniyye)

Sual: Dantelden veya kumaştan yapılmış haç ve şeyleri süs olarak duvara, perdeye asmakta, haç şeklinde saç tokası kullanmakta veya kolye olarak takmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Hıristiyanlığın dini sembolü olan böyle şeyleri kullanmak caiz değildir. (İ. Abidin, Birgivi)

Sual: Kadınların saçlarını bir araya toplayarak, başta, ensede, deve hörgücü gibi, topuz yapmalarını yasaklayan hadis-i şerif, hangi kitapta yazılıdır?
CEVAP
Berika ve Hadika’da vardır. Müslim, Muvatta v.s.de vardır. Belki mezhepsizlere senet olur diye yazıyoruz. Mezhepsiz Yusuf Kardavi’nin (El-halal vel-haram...) kitabında da yazılıdır. Kardavi diyor ki:
(Örtülü çıplak ve başları deve hörgücü gibi yükseltilmiş kadınlar, Cennete girmeyecek. Kokusunu bile duymayacaklardır. Halbuki, Cennetin kokusu, çok uzaklardan duyulacaktır) hadis-i şerifi, kadınların ince, şeffaf veya cilde yapışık dar elbise, baş örtüsü ile örtünmelerini ve saçlarını, başlarının üstünde küme, topuz yapmalarını yasak etmektedir.

Sual: Kadınların, koku sürünerek, sokağa çıkması caiz olmayınca, erkeklerinki caiz olur mu? Dedem, Cuma günleri camiye giderken, koku sürünüyor, caiz değil mi?
CEVAP
Erkeklerin, sünnete uymak için, din kardeşi erkeklere güzel kokmak niyetiyle, koku sürünmeleri caizdir. Kadınlara güzel kokmak niyetiyle, sürünmek caiz olmaz.

Sual: Gömlek kolundaki düğmelerin, altından olması caiz midir?
CEVAP
Hayır. Çünkü altın ziynettir.

Sual: Yeni evliyiz. Kocam, sanatçı bayanlarla birlikte çalışıyor. Eşimin, onlara gönlü düşmemesi için, dinimizde eşe karşı süslenmek caiz olduğuna göre, ben de makyaj yapıyorum. Bu makyajlı halimle, dışarı da çıkıyorum. Günah oluyor mu? Günahsa sadece bana mı, yoksa eşime de, günah oluyor mu?
CEVAP
Eğer eşiniz, harama bakmaktan çekinmiyorsa, ne kadar güzel olursanız olun, ne kadar süslenirseniz süslenin, hatta dünyanın en güzel kadını siz olsanız bile, yine o, çirkin birine bakabilir. Çünkü nefs, haramlardan hoşlanır, gıdası haramlardır. Onun için, önce nefsin terbiyesi gerekir. Haramların ateş olduğunu bilen, eşi çok çirkin olsa da, harama bakmaz.

Dışarı makyajlı çıkmak haramdır. Mubah olsa da, makyaj, eşinizin harama bakmasını önleyemez. Bu, sadece kendimizi kandırmak olur. Makyajlı sokağa çıkmakla, eşiniz de, sözü geçen diğer aile büyükleri de, sorumlu olur. Koldaki bilezikleri ve eldeki yüzükleri, kolye, kına, sürme, fondöten gibi diğer ziynetleri de, göstermemek gerekir. Süslenip, koku sürünerek sokağa çıkmak, günahtır. İki hadis-i şerif meali şöyledir:

(Bir kadın, koku sürünüp dışarı çıkar ve kokusunu duyurmak için, bir topluluk yanından geçerse, ona bakana da, kendine de, zina günahı [göz zinası] yüklenir.) [Nesai]

(Bir kadın, cezbedici koku sürer ve erkekler de, ona bakarsa, evine gelinceye kadar Allahü teâlânın gazabında olur.) [Taberani]

Gümüş rozet
Sual: Gümüş rozet takmak caiz midir?
CEVAP
Evet.

Sual: Bir erkek arkadaş, sağlık için mahzuru olmaz diyerek, boynuna taktığı muskaya ip olarak kadınların kullandığı incileri takıyor. Başka bir genç de, altın zincir kolyeyi muska ipi olarak kullanıyor. Erkeğe inci ve altın kolye takmak haram değil mi?
CEVAP
Evet haramdır. Altın, gümüş, inci mercan gibi şeyler, kadınlara caizdir. Ancak, onlar da bu ziynetleri yabancı erkeklere gösteremezler.

Erkeklerin kolye olarak inci veya altın zincir kullanmaları caiz değildir. Gümüş, bakır veya başka madenden kolye takmaları da caiz olmaz. Sağlık için bakır kolye, bakır bilezik veya başka maden takmak caiz olur. Bu ifadeden, boyna takılan muskanın ipinin inci, altın veya başka madenden olmasının caiz olduğu anlaşılmaz.

Sual: Kadınların burna hızma, göze renkli lens veya dişe renkli taş takmaları, ziynete girer mi? Gusle mani olur mu?
CEVAP
Evet, ziynete girdiği için, sokakta takılması caiz değildir. Lens gusle mani olmaz; çünkü gözün içini yıkamak farz değildir. Fakat dişe takılan, çıkarılamayan taş gusle manidir. Gusle mani olmaması için, Maliki mezhebini taklit etmek gerekir. Çıkarılabilen de, gusülde çıkarılıp takılır. Hızmalar iki çeşittir. Birincisi, küpe gibi burna halka olarak takılıyor. Bunlar gevşekse, küpe gibi olup gusle mani olmaz. Bir de, burna iğne gibi batırıyorlar. Bunların altına su geçmeyeceği için, dört mezhepte de gusle mani olur. Mezhep taklidine de imkân olmadığı için, çıkarmaktan başka yolu yoktur. Eğer abdestte ve gusülde çıkarma imkânı varsa, abdest ve gusül yönünden problem olmaz; ama ziynet olduğu için, takılması caiz olmaz.

Kadının kadına süslenmesi
Sual: S. Ebediyye’de, (Kadının kadına süslenmesi caiz değil) buyuruluyor. Buradaki süslenmek nedir? Ne yapılırsa süslenmek sayılır?
CEVAP
Süs, ziynet demektir. Kadının diğer kadınlar için, gösterişli elbise giymesi, dekolte kıyafetle oturması, ziynetlerini görünür yerlere takması, saçlarını yaptırması ve boyatması, kadının süslenmesidir. Bunları özellikle kadınlar için yapmak caiz olmaz.

Akik yüzük takmak
Sual: Kadın ve erkek, tamamı akik olan yüzük takabilir mi?
CEVAP
Kadına da, erkeğe de akik yüzük caiz değildir; fakat sıkıntıyı gidermek için tedavi maksadıyla, kadının da erkeğin de akik yüzük takmaları caiz olur. Ancak kadınların, sokakta yüzüklerini göstermeleri caiz olmaz.

Hızma takmak
Sual: Kadınların, burunlarına pırlanta, altın veya gümüş takmaları caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir.

Gümüş zincir
Sual: Cep saatinin zincirinin gümüş olması caiz iken, erkeğin boyna taktığı muskanın ipinin gümüş zincir olması neden caiz değil ki?
CEVAP
Gümüş zinciri, kolye olarak takmak caiz olmuyor. Kolye takmak, benzemek niyeti olmasa bile, kadınlara benzemek oluyor. Tedavi niyetiyle bakır veya başka metal kolye takmak caiz olur.

Kürk ve kadife
Sual: Kadınların deri, kürklü manto veya kadife giymesi caiz mi?
CEVAP
Dar ve vücuda yapışık olmazsa, deri elbise caizdir. Kürk ve kadife ziynete girer, caiz olmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir kadın, güzel kokular sürünüp, [kürk ve kadife gibi] göz alıcı güzel elbiseler giyerek, bir toplumun önünden geçerse, zina işlemiş gibi günaha girer.) [İbni Hibban]

Alınmış böyle elbiseleri başkalarına satmak caiz olur.

Resim şeklinde küpe
Sual: Balık veya başka hayvan şeklinde küpe takmak caiz mi?
CEVAP
Caiz değildir.

Gömlek kol düğmesi
Sual: Kravatı tutturtmak için kravat iğnesi takmak, gömleğe madeni kol düğmesi geçirmek ve cekete rozet takmak caiz midir?
CEVAP
Altından başkası caizdir.

Süt kardeşlik

Sual: Bir çocuk bir kadının sütünü emse, çocuk kimlerle süt kardeş olur?
CEVAP
İki yaşından küçük iki çocuk, aynı kadından süt emince, süt kardeşi olur.
Bir çocuk, bir kadının sütünü emince, bu sütün hasıl olmasına sebep olan erkek, bu çocuğun süt babası olduğu gibi, bu erkeğin babası da, süt dedesi, anası da, süt ninesi, kardeşleri de süt amca ve süt halası olur.

Çocuğun, süt anası ve süt babası ile ve bunların anaları, babaları ve kardeşleri ve çocukları ve her kuşaktan torunları ile evlenmesi, ebedi haramdır. Bunlarla soydan akraba olsaydı, yine evlenemezdi. Bu çocuğun çocukları, bunun süt anası veya süt babası ile evlenemez. Çocuğun hanımı, çocuğun süt babası ile ve çocuğun kocası da, çocuğun süt anası ile evlenemez. Aynı kadından emen oğlan ile kız, süt babaları başka olsa ve başka yıllarda emmiş olsalar bile, birbiri ile ve birbirlerinin çocukları ve torunları ile evlenemez.

Sual: Ağabeyimin hanımı, bir kızı emzirmiş. Bu kızla evlenmem haram mıdır?
CEVAP
Evet haramdır. O kız ağabeyinizin kızı sayılır, sizin de yeğeniniz olur. Öz kardeşinin süt kızı ile evlenmek haram olduğu gibi, süt kardeşinin öz kızı ile ve süt kardeşinin süt kızı ile de evlenmek haramdır.

Sual: Annemi emen çocuğun, yani süt kardeşimin annesi veya bacısı ile evlenebilir miyim?
CEVAP
Evet.

Sual: Ağabeyim, amcamın hanımını emmiş. Amcamın kızı ile evlenebilir miyim?
CEVAP
Evet evlenebilirsiniz.

Sual: Bir çocuk benim hanımımı emdi. Bu çocuğun ablası bana namahrem mi?
CEVAP
Evet yabancıdır.

Sual: Amcamın hanımını emdim. Bu hanım ölünce amcam, başka bir kadınla evlendi. Bu kadın da bana süt annem gibi mahrem midir?
CEVAP
Evet mahremdir; yani yabancı değildir. Süt babanın başka hanımı da mahrem olur.

Sual: Hanımımdan süt emen çocuk büyüdü ve evlendi. Onun hanımı bana yabancı mıdır?
CEVAP
Süt oğlun hanımı, kendi öz oğlunuzun hanımı gibi gelininiz olur yani yabancı değil, mahremdir.

Sual: Sütünü emdiğim kadının kardeşi, yani süt dayım, benim ablamla evlenebilir mi?
CEVAP
Süt annenin ve kocasının yani süt babanın, nesebden ve süt emzirmekle hasıl olan akrabasının hepsi, süt çocuğunun akrabasıdır. Fakat süt çocuğun akrabası, süt annesinin ve süt babasının akrabası değildir. Mesela süt annenin erkek kardeşi, süt çocuğunun bacısı ile evlenebilir. Süt babasının kardeşi de evlenebilir.

Sual: Ağabeyim, amcamın hanımını emmiş. Amcamın kızları benimle de süt kardeş olur mu?
CEVAP
Amcanızın bütün kızları ağabeyinizle süt kardeştir. Sizinle hiç biri süt kardeş olmaz.

Sual: Süt kardeşliğinde, "Süt aşağı akar, yukarı akmaz" sözü doğru mudur?
CEVAP
Böyle bir şeyin aslı olmadığı Nimet-i İslam kitabında yazılıdır. Mesela bir kız, bir kadından süt emse, bu kadının bütün çocukları ile süt kardeş olur. Fakat bu kadının çocukları, emen kızın ablası ve küçük kardeşi ile de evlenebilir. Yalnız bu kız, onlara süt kardeş olur. Büyük-küçük diğerleri süt kardeş olmaz.

Sual: Amcamın büyük kızı, annemi emmiş. Amcamın diğer kızları ile süt kardeş olur muyuz?
CEVAP
Annenizden süt emen büyük kız ile hepiniz süt kardeş olursunuz. Annenizi emmeyen diğer kızların hiçbirisi, hiçbirinizle süt kardeş olmaz.

Sual: Süt kardeşin süt kızı da, süt kardeş hükmünde midir?
CEVAP
Evet süt kardeş hükmündedir.

Sual: Bir kişi, hanımının süt kızına şehvet ile dokunsa, kendi kızına dokunmuş gibi hürmet-i musahere hasıl olur mu?
CEVAP
Evet.

Sual: (Bir kadın biberona sütünü sağsa, biberonun içinde inek sütü de olsa ve bu süt başka birisinin küçük çocuğuna içirilse, bu çocuk, sütünü içtiği kadının çocukları ile süt kardeş olur mu?)
CEVAP
Kadının sütü, inek sütünden fazla ise süt kardeş olur. Az ise süt kardeş olmaz. Kadın sütü yoğurt yapılsa, çocuğa bu yoğurt yedirilse yine süt kardeş olmaz. (Merakıl felah, Dürer, Tahtavi)

Sual: Annem bir çocuğu emzirmiş. Bu çocuğun kız kardeşi ile evlenmem caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir.

Sual: Süt oğlunun veya süt kızının kız kardeşi ile evlenmek caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir.

Sual: Süt kardeşinin veya öz kardeşinin süt kızı ile evlenmek caiz midir?
CEVAP
Hayır caiz değildir. Çünkü kardeşinizin kızı demektir.

Sual: Oğlumun süt anasının kızı ile evlenmem caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir.

Sual: Kardeşimin kızını emziren kadının kızı ile evlenmek caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir.

Sual: Küçük kardeşimin emdiği kadının kızı ile veya bu kadınla evlenmem caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir.

Sual: Oğlum, bir kadını emmiş. Bu kadınla evlenmem caiz midir?
CEVAP
Evet oğlunun süt annesi ile evlenmek caizdir.

Sual: Süt kardeşimin yanında başı açık durabilir miyim?
CEVAP
Evet. Normal kardeşinizden farkı yoktur. Dinen kardeşinizin yanında nasıl durabilirseniz onun yanında da öyle durabilirsiniz.

Sual: Çocuklarımızı birbirine süt kardeş yapmanın faydası veya zararı ne olabilir? Nelere dikkat etmemiz gerekir? Her iki çocuk da birbirinin annesini emmesi gerekir mi, yoksa birisi yeterli mi?
CEVAP
Süt kardeş genelde tavsiye edilmez. Ama ihtiyaç olursa yani bir arada büyüme gibi zorunluluklar varsa, süt kardeş yapılır. Birinin emmesi yeterlidir. Emen, emdiği kadının bütün çocukları ile kardeş olur.

Sual: Çocuğumuz olmuyor. Hanımdan süt gelmeye başladı. Küçük bir kız çocuğunu emzirmiş. Hanımım sütanne oldu mu?
CEVAP
Dokuz yaşından büyük bâkire kızdan süt gelse, sütünü bir çocuğa emzirse sütanne olur. Hanımınız da, emzirdiği çocuğun sütannesi olur. Bu emzirilen kız çocuğu, sizin üvey sütkızınız olur ise de, sütün gelmesine siz sebep olmadığınız için, önceki hanımdan olan çocuklarınız, bu kadının emzirdiği çocukla sütkardeş olmaz. (Hindiyye)

Sual: İslamiyet’te evlatlık olarak zikredilen kişi gerçek evlat olmadığı ve anne-babaya namahremiyeti devam ettiği için kız veya erkek bu çocuğu süt evlat yapmak marifetiyle bundan kurtulmak mümkün müdür?
CEVAP
Süt evlat yapılırsa mümkündür.

Sual: (Bu hususta hanımın suni bir şekilde memesinden süt alınıp çocuğa içiriliyor ve böylelikle kendisi ve kocasının varsa sair çocuğun vs. süt akrabası oluyormuş) Böyle bir usul caiz midir?
CEVAP
Kadının sütü varsa caizdir. Emen çocuğun da iki yaşını geçmemesi gerekir. Başka yolu da vardır. Çocuk erkekse, kadın o çocuğu abisinin hanımına emzirtir, yahut kız kardeşine emzirtir, böylece yeğeni olur. Çocuk kız ise, erkek aynı şeyi yapar, yani erkek kardeşlerinden birisinin hanımına emzirtir veya kız kardeşlerinden birine emzirtir, böylece kız bunun yeğeni olur.

Sual: Bu durumda şahıs erkek kardeşinin hanımına emzirdiği için süt emmeden dolayı yeğeni olan çocuk ile ebedi mi mahrem olur? Yoksa eğer yengesi ile abisi boşanırlarsa yengesi ile akrabalığı sona erdiğinden bu çocuk ile olan namahremlikte biter mi?
CEVAP
Ebedi mahrem olur. Annesi ile ilgisi olmaz. O onun her zaman yeğenidir.

Sual: Babası Şafii, annesi Hanefi olan 2 yaşından küçük bir kız çocuğuna Hanefi olan bir hanım bir kaşık içinde süt verse süt annesi olur mu?
CEVAP
Hanefi’ye göre süt anne olur, Şafii’ye göre süt anne olmaz.

Sual: Dayımın oğluyla ortanca kardeşim süt kardeşler. Biz 3 kardeşiz onlar da 3 kardeş. Ortancalar süt emmiş. Ben ablamın süt kardeşinin büyüğü olana mahrem miyim?
CEVAP
Eğer, ablanız dayınızın hanımını emmişse, dayınızın bütün çocukları ile kardeş olur. Dayınızın oğlu annenizi emmişse, emen çocuk annenizin bütün çocukları ile kardeş olur.

Ablanızın süt kardeşinin büyüğü size yabancıdır, namahremdir, mahrem değildir. Onunla evlenebilirsiniz.

Sual: Bir kızın abisi teyzesini emmiş. Ve o kız şu anda teyzesinin oğlu ile evlendi. Bunların durumu nedir?
CEVAP
Bir mahzuru yoktur. Süt kardeşi olmaz. Eğer kız teyzesini emseydi, teyzesinin oğlu ile evlenemezdi. Abisinin emmesinin önemi olmaz. Süt aşağı falan akmaz.

Süt kardeşlik sebebi ile taklit
Sual: Hanefi mezhebindeki bir kimse, evlenip çocukları olduktan sonra, hanımının kendisinin süt kardeşi olduğu meydana çıksa ne yapılması gerekir?
CEVAP
Bir erkeğin, hanımı ile süt kardeş oldukları, ama 1-2 kere emmiş olduğu anlaşılsa, Hanefi’ye göre nikahları bozulur. Bunu kurtarmak için diğer mezheplerde bir çare aranır. Mesela Şafii veya Hanbeli taklit edilir. Çünkü Şafii’de ve Hanbeli’de ayrı ayrı beş kere doya doya emmedikçe süt kardeşi olmaz.
(Artık olan olmuş, evlenmişler, çocukları olmuş, yuvayı yıkmak uygun olmaz) diyerek evliliğe devam edilemez. Böyle hallerde, yalnız o hususta başka bir mezhebi taklit edilerek yuvanın yıkılması önlenir. Hanefi’de iki yaşından küçük bir çocuk, bir kadını bir defa emse, o kadının bütün çocukları ile süt kardeş olur. Şafii’de ise ayrı ayrı 5 kere doya doya emmesi gerekir. 2-3 defa emerek süt kardeş olan böyle karı-koca, Şafii mezhebini taklit ederek evliliklerini devam ettirebilirler. Şafii’yi taklit etmeden evliliklerini devam ettirmeleri mümkün olmaz.

(Şafii’ye göre süt kardeş olmaz) diyerek, bir Hanefi, süt kardeşiyle evlenemez. Ancak, evlendikten sonra süt kardeş oldukları meydana çıkmışsa, o zaman bir yuvanın yıkılmaması için Şafii mezhebi taklit edilir. Böyle bir zaruret olmadan süt kardeşle evlenmek caiz olmaz, nikah bâtıl olur.

[Hanefi ve Maliki’de bir defa, bir yudum emmekle süt kardeş olur. Şafii’de ve Hanbeli’de ise ayrı ayrı 5 kere doya doya emmesi gerekir. Şafii’de, iki yaşından yukarı iken emen, süt kardeş olmaz. İmam-ı a’zama göre, 30 aydan, Maliki’ye göre 26 aydan sonra emen süt çocuğu olmaz. Hanbeli’de, bir kavilde her yaşta süt emen, süt kardeş olur.]

Sual: Bir erkek hanımın sütünü içse nikahına zararı olur mu?
CEVAP
Nikahına zararı olmaz ancak, kadın sütünü zaruretsiz içmek caiz değildir. Bilerek içmek günah olur ise de, büyük kimse, süt emmekle süt çocuğu veya süt kardeşi olmaz. Hanbeli’de, bir kavilde, her yaşta süt emen, süt kardeşi olur. Şafii’de, iki yaşından yukarı iken emen, süt kardeşi olmaz. İmam-ı a’zama göre, 30 aydan, Maliki mezhebinde, 26 aydan sonra emen, süt kardeşi olmaz. Hanefi ve Maliki’de bir defa, bir yudum emmekle süt kardeşi olur. Şafii ve Hanbeli’de ise, ayrı ayrı 5 kere doya doya emmesi gerekir.

Sual: Yengem babaannesini emmiş. Yengemin halasının oğlu yengeme mahrem midir?
CEVAP
Evet, mahremdir. Çünkü yenge babaanneyi emmekle babaannenin kızı olmuş oldu, yani halası ile kardeş oldu. Halasının oğlu da kardeşinin oğlu olmuş olur. Kardeşin oğlu da mahrem olur.

Süt kardeşle konuşmak
Sual: (Süt kardeş olan kadınla konuşmak haramdır) deniyor. Böyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Öyle bir şey yoktur. Süt kardeş kendi kız kardeşi gibidir; fakat halvet durumunda dikkatli olmalı. S. Ebediyye’de deniyor ki:
Ebedi mahrem olan 18 kadından biriyle halvet caizse de, yalnız süt kardeşle ve genç kaynana veya gelinle, fitne şüphesi olunca mekruhtur. Halvet, kapalı bir odada yalnız kalmaktır.

Evladın ölümüne sabır

Sual: Küçük çocuğumuz öldü. Ana-baba olarak çok ağladık. Bize günah oldu mu?
CEVAP
Ağlamak merhametten ileri gelir. Ağlamak günah olmaz. Bağırıp çağırıp isyan etmek günahtır. Çocuğun ölmesi, malın elden çıkması, gözün kör, kulağın sağır olması, bir uzvun telef olması gibi, insanın isteği ile ilgisi olmayan musibetlere sabretmekten daha faziletli sabır yoktur. Sabredenlere verilen sevabın miktarını Allahü teâlâdan başkası bilmez.

Musibetlere sabır, sıddıkların derecesidir. Bunun için Peygamber efendimiz şöyle dua ederdi:
(Ya Rabbi, bana öyle yakîn ver ki, musibetler bana kolay gelsin!) [Tirmizi]

Oğlu İbrahim ölünce de, (Ya İbrahim, ölümüne çok üzüldük. Gözlerimiz ağlıyor, kalbimiz sızlıyor. Fakat, Rabbimizi gücendirecek bir şey söylemeyiz) buyurmuştu.

(Bir çocuk ölünce, Allahü teâlâ, bildiği halde, meleklerine sorar:
- Kulumun çocuğunu aldınız, kalbinin meyvesini kopardınız. Peki kulum buna ne dedi?
- Ya Rabbi, hamd edip teslimiyet gösterdi.
- O kuluma Cennette bir ev yapıp, adını da, “Hamd evi” koyun!) [Tirmizi]

Bunları Cennete götürün
Kıyamette Allahü teâlâ, müminlerin çocukları için, (Bunları Cennete götürün) buyurur. Melekler, çocukların Cennete girmesini söylerler. Çocuklar, (Ana-babamız hani?) derler. Melekler, (Onlar sizin gibi günahsız değildir. Görülecek hesapları var) derler. Çocuklar ağlaşır, (Ana-babamızı almadan girmeyiz) derler. Cenab-ı Hak, çocuklara buyurur ki:
(Ey yavrular, haydi gidin, ana-babanızı da alıp Cennete girin!) [Nesai]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Küçükken ölen çocuklar, ana-babaları ile karşılaşınca, ellerinden tutup, ana-babaları Cennete girinceye kadar, onlardan ayrılmazlar.) [Müslim]

(Hiçbir Müslüman yoktur ki, büluğa ermemiş bir çocuğu ölsün de, Allahü teâlâ, bol rahmeti sebebiyle, onu Cennete koymasın.) [Buhari, Nesai]

(Üç evladı ölmüş olan bir Müslüman ateşe girmez.) [Buhari, Müslim]

(Kimin bâlig olmamış üç evladı ölmüşse, bu çocuklar, onu ateşten koruyan bir kale olur, ölen evlat iki, hatta bir olsa da...) [Tirmizi]

Peygamber efendimiz, (Üç çocuğu ölen, Cennete girer) buyurdu. Oradakiler, (İki çocuğu ölen de mi?) diye sual edince, (İki çocuğu ölen de Cennete girer) buyurdu. (Ya bir çocuğu ölen?) diye tekrar sual edilince, buyurdu ki: (Allah’a yemin ederim ki, bir çocuk doğup hemen ölse, annesi sabredip sevabını Allahü teâlâdan beklerse, annesini Cennete götürür.) [Taberani]

Yine buyurdu ki:
(Alan da, veren de Allahü teâlâdır. Çocuğu ölen o kadına taziyede bulunun. Sabretsin, ecrini görecektir.) [Müslim]

Musibete uğrayanı teselli etmelidir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çocuğu ölen kimseyi teselli edene Cennet hırkası verilir. Musibete uğrayanı teselli eden, onun sevabı kadar sevap kazanır.) [Tirmizi]

Resulullahın taziyesi
Resulullah efendimizin taziye mektubu şöyledir:
Allahü teâlâ sana selamet versin! Ona hamd ederim. Herkese iyilik ve zarar, yalnız Ondan gelir. Allahü teâlâ, sana çok sevap versin. Sabretmeni nasip eylesin! Onun nimetlerine şükretmenizi ihsan eylesin! İyi bilmeliyiz ki, kendi varlığımız, mal, servet, kadın ve çocuklarımız, Allahü teâlânın, sayısız nimetlerinden, tatlı ve faydalı ihsanlarındandır.

Bu nimetleri, bizde sonsuz kalmak için değil, emanet olarak kullanmak, sonra geri almak için vermiştir. Bunlardan, belli bir zamanda faydalanırız. Vakti gelince, hepsini geri alacaktır.

Allahü teâlâ, nimetlerini bize vererek sevindirdiği zaman, şükretmemizi, vakti gelip geri alınca da, sabretmemizi emreyledi.

Senin bu oğlun, Allahü teâlânın tatlı, faydalı nimetlerinden idi. Geri almak için sana emanet bırakmış idi. Şimdi, geri alırken de, sana çok sevap, iyilik verecek, acıyarak, doğru yolda ilerlemeni, yükselmeni ihsan edecektir.

Bu ihsana kavuşabilmek için sabretmeli, Onun yaptığını hoş görmelisin! Kızar, bağırır, çağırırsan, sevaba kavuşamazsın ve sonunda pişman olursun.

İyi bil ki, ağlamak, sızlamak, belayı geri çevirmez, üzüntüyü dağıtmaz. Kaderde olanlar başa gelecektir. Sabretmek, olmuş bitmiş şeye kızmamak gerekir. Allahü teâlâ, hepinize selamet versin!

Sual: Çocuğum yok veya öldü diye fazla üzülmek uygun mu?
CEVAP
Hayır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ sevdiği kulu kendisine bağlar. Çoluk çocuğu ile meşgul etmez.) [Deylemi]

Belanın geliş sebepleri
Sual: Bazı hadis-i şeriflerde, Peygamberi sevenin, çeşitli musibetlere maruz kalacağı ve Ona düşmanlık edenin ise, mal ve evladının çok olacağı bildiriliyor. Bunların açıklaması nasıldır?
CEVAP
İnsanlara dert, bela, musibet birkaç bakımdan gelir:
1- Bunlardan birisi işlediğimiz günahlar sebebiyledir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Belaların gelmesine sebep günah işlemektir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Size gelen musibet, işlediğiniz [günahlar] yüzündendir.) [Şura 30]

(Sana gelen kötülük, kendindendir, [günahların yüzündendir.]) [Nisa 79]

(Bir millet, kendini bozmadıkça, Allah onların hallerini değiştirmez.) [Rad 11]

2- Bela, hastalık ve musibetler, günahların kefareti [affolması] için gelir. Dünyada musibetlere maruz kalıp da güzelce sabreden kimse, ahirete günahsız gider.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Her musibet, affedilecek bir günah için gelir.) [Ebu Nuaym]

(Mümine gelen her sıkıntı, günahlarına kefaret olur.) [Buhari]

(Müminin günahları affoluncaya kadar bela ve hastalık gelir.) [Hakim]

İnsan kendisine gelen beladan hoşlanmaz. Halbuki günahları affolacak ve güzel sabrederse ahirette büyük nimetlere kavuşacaktır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara 216]

3- Cennette yüksek derecelere kavuşması için mümine musibet gelir. Bunun için Peygamberlere çok bela gelmiştir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Nimete kavuşması için insana musibet gelir.) [Buhari]

(Musibet, kavuşulacak bir derece için gelir.) [Ebu Nuaym]

(Allahü teâlânın hayrını murad ettiği kul, belaya maruz kalır.) [Taberani]

(Kişi, hep sıhhat ve selamette olsa idi, bu ikisi onun helakı için kâfi gelirdi.) [İ.Asakir]

(Mümin, keler deliğine saklansa, ona, eza edecek biri musallat olur.) [Beyheki]

(Dünya, [Cennetteki nimetlerin yanında] mümine zindandır.) [Müslim]
(Allah’ı ve Resulünü seven, belaya [hazırlıklı olsun] zırh giysin!) [Beyheki]

(En şiddetli bela, Peygamberlere, velilere ve benzerlerine gelir.) [Tirmizi]

Demek ki belanın en şiddetlisi, Allahü teâlânın çok sevdiği kimselere geliyor. Belalara sabır, sıddıkların derecesidir. Peygamber efendimiz, kendisine gelecek musibetlere karşı dayanma gücü vermesi için Allahü teâlâya dua ederdi.

4- Bela, imtihan için de gelir. Bakalım kul, Allahü teâlânın gönderdiği belaya razı olacak mı, olmayacak mı? Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Şüphe edilen altın, ateşle muayene edildiği gibi, insan da bela ile imtihan olur.) [Taberani]

(Ya Rabbi, beni sevene, hayırlı mal ver! Bana düşmanlık edene de çok mal, çok evlat ver!) [İbni Asakir]

Mal ve evlat fitne mi?
Mal ve evlat kötü mü de böyle buyuruluyor? Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(Mallarınız ve çocuklarınız sizin için elbette bir fitnedir.) [Tegabün 15]
Fitne imtihan demektir. Anarşi, bozgunculuk, günah, şirk, bela, düşman ve daha başka manalara da gelir. Mal ve çocuklar hayırlı olmazsa bela olur, fitne olur.

İnsan, genel olarak malını iyi yolda kullanmaz. Bu bakımdan malı kendisi için düşman olmuş olur. Aslında mal, kılıç gibi bir nimettir. İyi kullanılmazsa sahibini keser. Evlat da, bir nimet iken, iyi terbiye edilmezse, ana-babaları ile birlikte Cehenneme gider. Nimet, düşman olmuş olur. Çoğunluk bu imtihanı kazanmadığı için, mala ve evlada fitne denilmiştir. Mesela, İskoçyalılar, genelde cimri oldukları için, her İskoçyalıya cimri gözü ile bakılır. Belki de içlerinde çok cömert olanları da vardır. Kayserililer, gözü açık olarak bilinir. (Okur-yazar değilim ama Kayseriliyim) denir. Kayseri’de gözü açık olmayan da vardır. Hüküm ekseriyete göre verilir. Peygamber efendimiz, (Zenginlerin ve kadınların çoğunu Cehennemde gördüm) buyurdu. Halbuki Cennete gidecek zenginler ve kadınlar da çoktur. (Ramuz)

(Sizin çokluğunuzla, diğer ümmetlere karşı iftihar ederim) ve (Velud [doğurgan] kadınla evlenin) hadis-i şerifleri, evlenmeyi teşvik etmektedir. Gerekli İslami terbiye verilemediğinden gençler, namaz kılmamakta, dinden uzaklaşmakta, hatta bir kısmı dinsiz ve anarşist olmaktadır. Peygamber efendimiz elbette, böyle gençlikle övünmez. İbni Asakir’in bildirdiği (İki yüz yılından sonra en iyiniz, hanımı ve çocuğu olmayandır) hadis-i şerifi, ortam müsait olmayınca, çoluk çocuk sahibi olmamanın daha iyi olduğunu göstermektedir.

Sual: Küçük çocuklar da ölürken sıkıntı çeker mi?
CEVAP
Bir Müslümanın çocuğu, ölüm döşeğinde iken, 360 melek gelir, o masumun karşısında durup, (Ya masum, müjdeler olsun sana, bugün, ölmüş olan, âbâ ve ecdadını ve bütün komşularını, Hak teâlâdan dile) derler.

Melekler, başına bir şefaat tacı ile gayret ve kuvvet gömleğini giydirip, gözünün perdesini kaldırırlar. Perdeler kalkınca, tâ Hazret-i Âdem aleyhisselamdan beri, geçmiş ecdatlarını görür. Onların bazısı için hazırlanan azabı görünce, haykırıp titrer. Bunu bilmeyenler can çekişiyor zanneder.

Can alıcı melekler gelirler, (Ya masum, âlemlerin yaratıcısı sana selam söyleyip, “Ben onu yarattım, yine bana gelsin. O ruh emanetini ben verdim, yine bana versin. Onun karşılığında ona Cennet ve didar vereyim” buyurdu. Haydi yüzünü çevir, bak) dediklerinde, o masum da, bakar, melekleri görür. Sevinçten coşup titrer ve döşeğinde can vermeye atılır.

Yine o azap içindeki ecdatları gözüne erişince, yine canını vermek istemeyip, (Ey melekler! Allahü teâlâ, akraba ve ecdadımı bana bağışlasın) der. Allahü teâlâ da, (İzzim hakkı için bağışladım) buyurur.

Melekler, (Ya masum, sana müjdeler olsun, Hak teâlâ, imanı olanların günahlarını bağışladı ve bütün dileklerini kabul eyledi) dediklerinde, masum sevinçli iken, masumun anası ve babası suretinde iki huri gelip, kollarını açarak, (Ey evladımız, bizimle gel, biz Cennette sensiz olamayız) derler.

Masumun eline bir Cennet meyvesi verirler. Masum, meyveyi koklarken Azrail aleyhisselam, kendi gibi, bir güzel masum olup, habersizce canını alır ve Cennete götürür.

Orada, yeşil bir sahra vardır. Masum, (Beni buraya niçin getirdiniz) diye sorar.

Melekler şöyle cevap verirler:
Kıyamet yeri vardır. Çok sıcaktır. Bu sahrada, 70 bin rahmet pınarı vardır. Resul-i ekremin havzının başında durup, nurdan bardakları görürsün.

Anan, baban kıyamet yerine geldiklerinde, bu bardakları su ile doldurup, onlara verirsin ve onları bırakma ki, Cehennem yoluna gitmesinler. Çünkü, senin duan, Hak katında makbuldür. Cuma geceleri, yeryüzüne inersin. O vakit Allahü teâlânın selamını, Müslümanlara ulaştırırsın.

Ne mutlu, çocuğu ölüp de, sabreden ana-babaya...

Evlat edinmek

Sual: Yeni doğan çocuğu evlatlık olarak almak caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Çocuğu olmayan bir bayanım. Evlatlık almak istiyorum. Nasıl yapayım?
CEVAP
Alınan evlatlık, büyüyünce erkek ise size, kız ise beyinize yabancı olur. Yabancı bir kimse ile beraber kalmak ise caiz değildir. Bu bakımdan evlatlık alırken, kardeşlerinizden birinin oğlunu veya beyinizin kardeşlerinden birinin kızını alırsanız mesele kalmaz.

Yahut, aldığınız erkek bebek, kız kardeşlerinizden birisini veya erkek kardeşlerinizden birinin hanımını emerse, sizin yeğeniniz olacağı için yabancı olmaz.

Kız bebek alınca da, beyinizin kız kardeşlerinden birisi veya kardeşlerinin hanımlarından birisi emzirirse, beyinizin yeğeni olacağı için ona yabancı olmaz.

Sual: Evlatlığa miras düşer mi?
CEVAP
Evlatlık alınan çocuk, dinen mirasçı olamaz. Ancak sağlığınızda, malınızın bir kısmını veya tamamını hediye etmenizde hiçbir mahzur yoktur.
Mal kaçırmak niyetiyle evlatlık olmak doğru değildir. Sağlığında, evlatlığa mal vermek caizdir.

Sual: Evlatlık alınan çocuğa oğlum veya kızım demek caiz midir?
CEVAP
Bu benim oğlumdur veya bu benim kızımdır demek haram olur. Fakat çağırırken, yahut onlardan bahsederken oğlum, kızım demekte mahzur yoktur.

Evlatlığa (Biz senin öz anan-baban oluruz) demek günah olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah, evlatlıklarınızı öz oğullarınız olarak tanımadı.) [Ahzab 4]

Hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Babası olmadığını bildiği halde, kasten birine “Bu benim babam” diyene Cennet haram olur.) [Buhari]

Sual: Kızını veya oğlunu birine evlatlık verince, o çocuğun hakkı senden gidiyor mu? Yoksa devam ediyor mu?
CEVAP
Gitmez, devam eder.

Sual: Ahirette o çocuk anne babasından hak talep eder mi?
CEVAP
Elbette, kötü bir kimseye verilmişse niye namaz kılmayan içki içen birisine verdin diye sorabilir.

Çocuğu birine evlatlık verirken müslüman bir aileye ve dini öğretecek birine vermek lazım. İstenildiği zaman geri alınabilir. Çocuğu iyi terbiye edip etmediği kontrol edilmelidir. Evlatlık verince onların çocuğu olmuş olmaz. Miraslarını almaya dinen hak kazanmaz. Erkek ise evin hanımına yabancı olur, büluğa erince o evde kalamaz. Kız ise evin erkeğine yabancıdır. Baliga olunca o evde kalamaz. Bunun gibi zararları vardır.

Sual: Evlatlık öz evlat gibi olur mu? Yani yanında başı açık gezebilir mi, nikah düşer mi?
CEVAP
Evlatlık edinmenin dini bir yönü yoktur. Yani o çocuk yabancı olur. Nikah düşer, evlenilir, yanında açık durulamaz.

Sual: Üstümüze kaydı yapılan evlatlığımın ateist babası şimdi çocuğu istiyor. Vermek zorunda mıyız?
CEVAP
Hayır vermek zorunda değilsiniz. Verip de çocuğun dinsiz yetişmesine sebep olmamak gerekir.

Sual: Kızımın aldığı evlatlığa zekat verebilir miyim?
CEVAP
Kızınızın aldığı evlatlık, onun çocuğu olmadığı gibi, sizin de torununuz olmaz. Ona zekat verebilirsiniz. Hatta kızınız da ona zekat verebilir.

Çocuk sahibi olmak

Sual: Çocuk olmamasının sebepleri nelerdir?
CEVAP
Çocuk olmaması, bazıları için en büyük sıkıntı ve problemlerinin başında geliyor. Aile huzursuzluğundan tutun boşanmalara kadar gidiyor. Kusur bazen kadında bazen de erkekte olur. Bazen her ikisinde de olabilir.

Çocuk olmamasının sebeplerinin başında daha çocukken geçirilen hastalıklar, psikolojik rahatsızlıklar, yanlış ve zararlı beslenme, aşırı sıcağa soğuğa dikkat etmeme yüzünden bedende meydana gelen tıbbi arızalar gelir. Çocuğu olmayan eşler bu arızaya çok büyük ihtimalle daha çocukluklarında, gençliklerinde yakalanmışlardır.

Bir kısmı da yanlış beslenme yüzünden yakalanmış olabilir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Gelin, ilk hafta yoğurt, ayran, sirke, turşu ve ekşi yememelidir! Bunlar çocuk olmasına engel olabilir. Sirke yiyen kadının hayz görmesi zahmetli olur ve hayzı düzensiz olur. Ekşi elma yemek hayz kanını keser. Bu da başka bir hastalık meydana getirir.)

Bir kısmı da, evliliğin başında, birkaç sene çocuğumuz olmasın diye aldıkları yanlış tedbirlerle, sonraki senelerde çocuklarının olmamasına zemin hazırlarlar.

Çocuk olmama sebepleri iyi araştırılmalı. Şuna da inanılmalı ki, tıp çok ilerlediği halde hâlâ eksiklikleri vardır. Yanlış tedavilerin ve bilinçsizce kullanılan ilaçların zararları çoktur. Tedavide çok hassas olunmalı, gelişigüzel ilaç kullanılmamalı. Hele kocakarı ilaçlarını ehil bir doktora sormadan kullanmamalı.

Uzman doktorların, kısırlık sebepleri ve önleyici tedbirleri hususundaki yazıları şöyledir:

İNFERTİLİTE (kısırlık)
Eşlerin çocuk sahibi olma arzularına rağmen bir yıl içerisinde hamilelik elde edilmemesine infertilite (kısırlık) adı verilmektedir. Korunmayan çiftlerin %85’inde bir yıl içerisinde hamilelik oluşması beklenir. İnfertilite %30-40 arasında erkek, %40-50 arasında bayana ait nedenlerle ortaya çıkmaktadır. Çiftlerin %25’inde erkek ve kadın faktörü birlikte bulunmaktadır. %10-15’inde tüm araştırmalara karşılık infertiliteyi açıklayabilecek bir neden bulunamamaktadır.

İlk ziyarete eşlerin birlikte katılması ve değerlendirilmesi tedavi yönünden oldukça önemlidir. Çocuk arzusuyla başvuran çiftlerin doktoruna ve merkezine tam bir güven içinde olması, hiçbir şey saklanmaması, sorulara açık yüreklikle cevap verilmesi ve hiçbir konunun utanma duygusuyla gizlenmemesi gerekir.

Kadının muayenesi sadece üreme organlarının değil tüm vücudun değerlendirilmesine yönelik olarak yapılır. Bazı hormonal hastalıklar (tiroid bezi ve şeker hastalığı gibi) üreme organlarının fonksiyonunu yakından etkilemektedir. Muayenede tespit edilecek ek rahatsızlıklar tedavi öncesinde ortadan kaldırılmalıdır. Kadında mevcut olabilecek mikrobik-iltihabı rahatsızlıklar yapılacak tetkiklerle tanımlanarak tedavi edilmelidir. Bu nedenle rahim ağzından ve vajenden örnekler alınarak inceleme yapılır.

Kadına ait infertilite nedenleri:

Tüplere ait nedenler
Hamilelik oluşabilmesi için spermlerin (erkek hücresi) rahim ağzı ve rahim içini geçerek tüplerden yumurtaya ulaşması gerekmektedir. Bu nedenle tüplerin açıklığını ve görevlerini yerine getirme yeteneğine sahip olup olmadığı gösterilmelidir. İnfertilite nedenlerinin yaklaşık %35 ini tüplere ait bozukluklar oluşturmaktadır. İlaçlı rahim filmi (HSG) tüplerdeki tıkanıklığı ve oluşmuş hasarı gösterebilir. HSG filminde bir bozukluk varsa tanı amaçlı laparoskopi önerilebilir. Tüpler kapalı, hasar görmüş veya yapışık bulunursa cerrahi olarak düzeltilebilir. Ancak ameliyat ile sonuç alınamayacağı düşünülüyor ise tüp bebek yöntemi tedavide en iyi alternatiftir.

Yumurtlama problemleri
Düzensiz ve anormal yumurtlama, kısırlığı oluşturan nedenlerin ortalama %5-25 ini oluşturur. Normal koşullarda her ay yumurtalıklardaki yumurtalardan bir tanesi gelişip büyüyerek çatlar ve yumurtlama (ovulasyon) meydana gelir. Yumurtlamanın olmaması âdet düzensizlikleri ve infertilitenin en önemli nedenidir. Bir bayanda yumurtlamanın olmadığı ya da âdet görse bile ovulasyonsuz seyrettiğini gösterebilmek için bir takım testler yapılır.Yumurtalıkların rezervi ve ilaç uyarısına verecekleri cevap âdetin 2. veya 3. günü yapılacak hormon testleri ve ultrasonografik görüntü ile tespit edilebilir. Yumurtlama olmadığı tespit edilirse ilaç tedavisi ile yumurtlama sağlanabilir.

- Rahim kaynaklı problemler
- Karın iç zarı ile ilgili problemler (Endometriozis)

Genellikle yumurtlama âdetin ortalarına rastlar. Eşlerin bu dönemlerde bir arada olmaları döllenmenin şansını artırır. [Yani, kadınlarda iki âdet arasındaki temizlik süresinin ortasında yumurtlama olur. Bu günlerde eşler birada olursa çocuk olma ihtimali yükselir. Mesela temizlik günü 14 gün ise 6-8. günler arasında yumurtlama şansı yüksek demektir.]

Yaş faktörü
Normal şartlarda korunmayan bir çift için evliliğin birinci yılında hamile kalma şansı %85’tir. İkinci yılında, birinci yıl gebe kalamayan %15 oranındaki kadınların %10’u da ikinci yıl gebe kalır. [İkinci yıldan sonra gebe kalınmazsa, eşlerin kısırlık tedavisi görmeleri gerekir.] İlerleyen yıllarda bu oran giderek düşer. Kadınlarda yaş ilerledikçe gebelik şansı da giderek azalır, 40 yaş ve üzerinde gebe kalma oranı %10’un altına düşer. Yumurtalar gelişse ve ovulasyon meydana gelse de, yumurtaların kolayca döllenebilmesi oldukça güçtür.

Açıklanamayan (izah edilemeyen) infertilite
Ancak bazen çiftlere yapılan tüm testler normal bulunmaktadır. Bu durumda açıklanamayan yani izah edilmemiş infertiliteden bahsedilir. Öncelikle aşılama tedavisi denenir. Aşılama tedavileri başarısız olduğunda infertilite sebepleri yeniden değerlendirilerek tüp bebek gibi diğer yardımcı üreme teknikleri uygulanabilir.

Erkeğin değerlendirilmesi
Erkeklerin muayenesi gerektiğinde üroloji uzmanı tarafından yapılmaktadır. Öncelikle yapılması gereken semen analizidir. Ardından gerekiyorsa hormon tetkikleri, mikrobiyolojik ve serolojik testler, ultrasonografi yapılabilir. Erkek infertilitesi tedavisinde son yıllarda uygulanan teknikler ile hızlı bir ilerleme kaydedilmiştir. Özellikle mikroenjeksiyon tekniği, daha önceden tedavi edilmeyen erkeğe ait birçok infertilite faktörüne çözüm getirmiştir.

Erkeğe ait infertilite nedenleri:
- Hormonal bozukluklar
- Genetik bozukluklar
- Sebebi bilinmeyen
- Varikosel
- Kriptorşidizm (inmemiş testis)
- Sperm taşıyıcı kanallara ve organlara ait nedenler
- İmminolojik (bağışık sistemine ait) nedenler
- Kullanılan ilaçlar, aşırı sıcak ortam, sistemik hastalıklar

Teknolojideki tüm ilerlemeler sayesinde, üreme tedavisinde elde edilen inanılmaz gelişmeler çocuk sahibi olamayan çiftlere yeni umutlar sunmaktadır.

Yapılan tetkik ve tedaviler sonucunda ilaç tedavisi yetersiz kalacak olursa tüp bebek ve mikroenjeksiyon metotları ile çocuk sahibi olunabilir. Bu iş ile ilgili olarak güvenilir hastanelerin tüp bebek merkezlerine müracaat edilebilir. Türkiye Hastanesi’nde de bu işlemleri yapacak kadro bulunmaktadır.

Yukarıda yazılan rahatsızlıklara yakalanmamak için:
Kız çocuklarını dünyaya geldikleri andan itibaren üşütmemeli, alt temizliğine dikkat etmeli. Altı ıslak bırakılmamalı. 6 ayda bir idrar tahlili yapılmalı. En ufak bir akıntıda, idrar kaçırmada, idrar yanmasında hekime gitmeli.

Çocukluk çağında geçirilen kabakulakta eğer hastalık testisleri, kızlarda yumurtalıkları tutmuş ise üreme hücrelerini tahrip ederek kısırlığa yol açabilir. Bu hastalıktan korunmak için kabakulak aşısı yapılmalıdır. Eğer kız çocukları genital bölge tüberküloz hastalığına yakalanmış ise tüplerde tıkanma yapabilir. Rahimde yapışıklıklar yaparak çocuk olmasına engel olabilir. Mantar hastalıkları da akıntı, spermde tahribat yapabilir. Üreme organlarındaki en ufak şikayette hekime gitmek iyi olur.

Çocukluktan itibaren dikkat edilecek hususlar (Kızlar için)
1- Bebeklik döneminden itibaren üşütmeyecek.
2- Dondurma, soğuk meşrubat, kola gibi soğuk şeyler yiyip içmeyecek.
3- Kabakulak, kızamıkcık, kızamık, verem aşıları yapılacak.
4- Alkol, sigara içilmeyecek.
5- Banyo yapılırken üşütülmeyecek. Özellikle özür halinde iken denize girip üşütülmeyecek.
6- Acılı baharatlı gıdalardan fazla yemeyecek. Kışın üşütmeyecek, özellikle yumurtalıklar korunacak.
7- Ateşli hastalıklarda mutlaka hekime gidecek.
8- Evli gençler birbirini kırmayacak, üzmeyecek. Beslenmesine dikkat edecek. Hastalıklardan korunacak.

Çocukluktan itibaren dikkat edilecek hususlar (Erkekler için)
1- Kabakulak, kızamıkcık, kızamık, verem aşıları yapılacak.
2- Alkol, sigara içilmeyecek. [Bunlar bazı erkeklerde iktidarsızlık sebebidir.]
3- Erken yatıp erken kalkılacak.
4- Acılı baharatlı gıdalardan fazla yemeyecek. Kışın üşütmeyecek.
5- Testisler darbelere karşı korunacak. Ateşli hastalıklarda mutlaka hekime gidilecek. Sünnet dikkatli yapılacak.
6- Evli gençler birbirini kırmayacak, üzmeyecek. Beslenmesine dikkat edecek. Hastalıklardan korunacak.

Evliliğin ilk yıllarında
Evliliğin ilk yıllarında bilinçsizce yapılan doğum kontrolleri ileride çocuk olması üzerinde zararlı olabilir. Rahim içi araçları steril konulmazsa iltihaplanmaya, yabancı cisim reaksiyonuna yol açabilir. Doğum kontrol hapları hormonal dengeyi etkileyebilir. Yeni evlilerin hemen doğum kontrolü uygulamaması iyi olur.

Aşırı üzüntü, stres, sinir sistemini bozar
Stres hem hormon dengesini bozar hem de eşler arasındaki cinsel hayatı etkiler. Eşler tam boşalamaz, zevk almaz, temaslar işkence halini alır. Bu durumda hem yumurtlama hem de sperm yapımı etkilenir. Stresin etkisi ile erken boşalma olabilir. Yine stresten dolayı uterus hareketleri artar ve yumurtayı atabilir. Erken boşalmaya bağlı yeterli sayıda sperm rahime gitmeyebilir. Onun için eşlerin stressiz, sıkıntısız, sakin ortamlarda ve istekli oldukları zamanda birlikte olmaları gerekir.

Bünyenin çocuk tutmaması
Bünyenin çocuk tutmaması denen şey hormon yetersizliğinden veya rahim ağzının tam kapanmamasından dolayı çocuğun düşmesidir. Bu şekilde olan çiftler evvela hormonlarının durumunu öğrenecekler. Bir bozukluk var ise tedavi ettirecekler. Rahim ağzının durumu mutlaka kontrol edilecek. Darlık, yetmezlik, enfeksiyon var mı diye bakılacak. Yatak istirahatı yapılacak. Strese girmek, sinirlenmek, ağır kaldırmak, fazla çalışmak olmayacak. Bu ailelerde bir de genetik tarama yapılıp kromozomal bozukluk var mı diye bakılmalı.

Kısırlığa dair alametler görülünce
Acılı baharatlı yiyecekler, çok soğuk içecekler, yasaklanmalı. Hiç bir zaman ezbere ilaç kullanmamalı. Ezbere kullanılan yanlış ilaçlar, yumurta ve sperm üzerine zararlı etkide bulunabilir. Özellikle böbrekleri ve yumurtalıkları üşütmek, testislere darbe gelmesi kısırlığa yol açabilir.

Çocuk olmuyorsa
Yukarıdaki bilgilere uyulduğu halde evli çiftler çocuk sahibi olamamış ise kesinlikle ezbere ilaç kullanmamalı, komşu tedavilerine rağbet etmemeli. Aksi halde tedavi zorlaşır veya imkansız hale gelir. Bu hastalıklar artık kısırlık merkezi bulunan tam teşekküllü hastanelerde yapılmaktadır. Böyle bir merkeze bağlanmalı sistematik bir şekilde kısırlık sebepleri araştırılmalı. Hastaya en uygun tedavi metodu seçilmeli. Tüp bebek merkezleri içinde kadrosu iyi, güvenilir yerlere gitmelidir.

Bunlara rağmen hiçbir tıbbi arıza olmasa bile çocuk olmayabilir. Çocuk da bir rızktır. Rızkı veren Allahü teâlâdır. Dilerse verir dilerse vermez.

Çocuk da bir rızktır
Sual: Eşimde ve bende çocuk olmaması için hiçbir tıbbi engel olmadığını doktorlar söylüyorlar. Buna rağmen çocuğumuz olmuyor. Eş dost yüzünden, yani onların dedikoduları yüzünden sıkıntı yaşıyoruz. Bunda bizim suçumuz olmadığı halde, bu da kaderden midir?
CEVAP
Her şey takdir iledir. Kaderin, iyisi, kötüsü, tatlısı, acısı, hep Allahü teâlâdandır. Kader, Allahü teâlânın, olacak şeyleri ezelde bilmesidir. Kaza, kaderde bulunan şeyleri, zamanı gelince yaratmasıdır.

Çocuk olması veya olmaması da takdire bağlıdır. Allahü teâlâ, takdirine göre sebepler yaratmaktadır. Sebeplere yapıştıktan sonra, yani tıbbi bir engel kalmadıktan sonra eşler dua eder, (Ya Rabbi, çocuk hakkımızda hayırlı ise, bize nasip eyle) derler. Dua kabul olursa çocuk olur. Çocuk olması için tedbir almak ve sebeplere yapışmak lazımdır. Mesela tıbbi yasakları çiğneyip de, suçu kadere yüklemek doğru değildir.

Çocuk istemek normaldir. Ancak her çocuk mutlaka hayırlı olur mu? Çok az da olsa, çocuk bir kimsenin dünya ve ahiret felaketine sebep olabilir. Ne olursa olsun çocuk olmasını değil de, mutlaka hayırlı olanını istemelidir. Hayırsız bir evlat yerine çocuksuzluğu tercih etmelidir!

Esas hayat, ahiret hayatıdır. Muhteşem bir hayat sürülse de, dünya geçicidir. Akıllı, ahiretini düşünüp, (Ya Rabbi çocuk hakkımda hayırlı ise nasip et) diye dua eder.

Ahir zamanda çoluk çocuk sahibi olmamak daha iyidir. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Peygamber efendimiz, (İkiyüz yılından sonra, sizin en iyiniz, hafifülhâz olandır) buyurdu. Hafifülhâz nedir, dediklerinde, (Hanımı ve çocuğu olmayandır) buyurdu. (Ebu Ya’la)

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri de (Bu zamanda çocuğu olmayan şükür secdesi yapsın) buyurmuştur.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara 216]

Çocuğun olması, nimet olduğu gibi büyük tehlike de olabilir. Kur'an-ı kerimde çocuk için (fitne) buyuruluyor. Buradaki fitne, imtihan demektir. Çocuk imtihanından yüzümüzün akı ile çıkmak kolay değildir. Onun için daima hakkımızda hayırlı olanı istemeliyiz! (Hadika)

Çocuk sahibi olmak isteyenler veya herhangi bir dileği olanlar şunları yapmalıdır:

1- İstiğfar okumalı. (Malım çok, ama çocuğum olmuyor. Ne yapayım?) diyen kişiye, bir sahabi istiğfara devam etmesini söyledi. O da günde 700 defa istiğfar okurdu. Nihayet on çocuğu oldu. Hasan-ı Basri hazretlerine, kıtlıktan, fakirlikten, çocuğunun olmadığından şikayette bulunuldu. Hepsine de istiğfar etmesini söyledi. Sebebi sorulunca, Kur’an-ı kerimden üç âyet-i kerime okudu. Meali şöyle:
(Çok affedici olan Rabbinize istiğfar edin ki, gökten bol yağmur indirsin; size, mal ve oğullar ile yardım etsin, sizin için bahçeler, ırmaklar versin.) [Nuh 10-12]

Çocuklarını idarede sıkıntı çeken bir sahabiye Peygamber efendimiz, (Neden istiğfar etmiyorsun? Ben günde yüz defa istiğfar ederim) buyurdu. İstiğfar edileceği zaman yüz defa (Estağfirullah min külli ma kerihallah, Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh) demeli ve manasını düşünerek söylemeli. Manası şöyledir: (Razı olmadığın şeylerden yaptıklarımı affet ve yapmadıklarımı yapmaktan koru. Kendisinden başka ilah bulunmayan hay, kayyum ve azim olan Allah’a istiğfar eder ve günahlarıma pişman olup Ona sığınırım.) [Azim, zatı ve sıfatları kemalde, Hay, ezeli ve ebedi bir hayatla diri olan, Kayyum, zatı ile kaim olan, yarattığı her şeyi varlıkta durduran demektir.]

2- Dileğine kavuşmak için, iki rekat namaz kılıp, sevabını Silsile-i aliyye denilen âlimlerin ruhuna hediye etmeli, bunların hürmeti için diye dua etmeli. Mesela, “Ya Rabbi, hayırlı bir çocuk nasip eyle” diye dua edip, “Bu duamı silsile-i aliyye büyükleri hürmetine kabul eyle” demeli. (Mekatib-i şerife)

Sabah ve yatsı namazından sonra silsile-i aliyyenin isimlerini, sonra Fatiha okuyarak ruhlarına gönderip, onları vesile ederek yapılan dua kabul olur. Tecrübe edilmiştir.

3- Âyât-i hırz, usulüne uygun okunur ve yanında taşınırsa, murat hasıl olur.

4- Adakta bulunmalı. Mesela, (Şununla evlenirsem, sevabı Seyyidet Nefise hazretlerine olmak üzere, Allah için, üç Yasin okumak nezrim olsun) denince, bu dileğin kabul olduğu tecrübe edilmiştir.

5- Dua izinli okunmalı! Bir hacetin hasıl olması için dua okunurken, tesir etmesi, üstadın izni ile okumalı. Üstad vefat etmişse, kitabından öğrenip okumak da izin almak olur. İzin alan, izin verenin vekili olur. Vekilin okuması, üstad gibi tesirli olur.

6- Bir dileği olan aşağıdaki duayı okumalıdır. Kör bir zat gelip, (Ya Resulallah! Allahü teâlâya dua et, gözlerim açılsın) dedi. Peygamber efendimiz de, (Kusursuz bir abdest al! Sonra, ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi, bu yüce Peygamberi bana şefaatçı eyle! Onun hürmetine duamı kabul et) duasını okumasını söyledi. O da, abdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı. [Tirmizi]

Bu duayı okuyanlar, maksatlarına kavuşmuşlardır.

Namaz kılmayanın, haram işleyenin ve kalbi gafil olanın duası kabul olmaz. Ehl-i sünnet itikadında olmayanın okuması fayda vermez. Hak teâlâ, her şeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Bir şeye kavuşmak isteyen, o şeyin sebebine yapışmalıdır. Rabbimiz, insana sıhhat, şifa vermek için, dua etmeyi, sadaka vermeyi ve ilaç kullanmayı sebep yapmıştır.

Duanın kabul olması için
Duanın kabul edilmesi için bazı şartlar vardır. Duanın kabul edileceğinden şüphe etmemeli, şartlarına riayet edilip edilmediğinden şüphe etmelidir. Gereken şartlara riayet etmeden duanın kabul edilmesini beklemek uygun olmaz.

Önce çalışmak, sonra dua dinin esası!
Kabul edilir ancak, çalışanın duası!

Duanın kabul edilmesi için şartlardan bir kısmı şöyle:
* Haram lokmadan sakınmalıdır!

* İtikadı düzgün olmalıdır.

* Dualarım niçin kabul olmuyor dememelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allahü teâlâdan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.) [Buhari]

İstenilen şeyin olmaması, duanın kabul olmadığını göstermez. Onun için duaya devam etmelidir! Duanın kabulünün gecikmesinin başka sebepleri de vardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin dua edince, Allahü teâlâ, Cebraile, "Ben onu seviyorum, isteğini hemen yerine getirme!" Facir, [günahkâr] dua edince de "Ben onun sesini sevmiyorum. İsteğini hemen yerine getir" buyurur.) Şu halde, duanın kabulünün gecikmesi zararlı değildir.

* Bela gelmeden önce çok dua etmelidir.

* Duaya hamd ve salevatla başlamalıdır.

* Yalvararak dua etmelidir.

* Sebeplere yapışmadan istemek kuru bir temennidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Çalışmadan dua eden, silahsız harbe giden gibidir.) [Deylemi]

* Günah işlemeyen dil ile dua etmelidir.
Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâya günah işlemeyen dil ile dua edin) buyurdu. Böyle bir dilin nasıl bulunacağı sual edilince, (Birbirinize dua edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir) buyurdu. [Tergibüs-salât]

* İsm-i a’zam ve esma-i hüsna ile dua etmelidir.

Duayı yalnız namazlardan sonra ve belli zamanlarda yapmak mekruhtur. Her fırsatta dua etmelidir! Bilhassa şerefli vakitleri ve şerefli halleri kaçırmamalı, fırsat bilmelidir!

Duanın makbul olduğu zamanlar
Ezan okunurken ve ezan ile kamet arasında yapılan dua. Kur’an okunurken, Kur'an-ı kerim hatmedilince, Kâbe-i şerifi görünce, yağmur yağarken, düşmanla karşılaşınca, zulme uğrayınca, cemaat halinde iken, farz namazlardan sonra, kalbinde incelik hissettiği an, Esma-i hüsna ile, ism-i a'zam ile dua edince, seher vakti, yalvararak dua etmek, Bid’atlerden sakınmak, gafil olmamak, uyanık olmak, helal yemek, haramlardan kaçmak, Cuma günü ve gecesi, Recebin ilk, Şabanın 15. gecesi, Bayramın birinci geceleri, Arefe günü, Ramazan gün ve geceleri, iftar zamanı edilen dualar makbuldür.

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Ezanla kamet arasında dua makbuldür.) [Tirmizi]

(Kur'anı hatmedenin duası makbuldür.) [Beyheki]

(Rikkat halinde duayı ganimet bilin.) [Deylemi]

(Hac yapanların, duaları kabul olur.) [Taberani]

(Kur’an ve ezan okunurken, düşman ordusuyla karşılaşınca, yağmur yağarken, zulme uğrayınca dualar kabul olur.) [Taberani]

(Bir cemaatten bir kısmı dua eder, ötekiler de amin derse o duayı, Allah kabul eder.) [Hakim]

(Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.) [Buhari]

(İsm-i a’zamla edilen dua makbuldür.) [İbni Mace]

(Her gece seher vakti, Allahü teâlâ buyurur ki: İstiğfar eden yok mu, affedeyim. İsteyen yok mu, vereyim, duasını kabul edeyim.) [Müslim]

(Allahü teâlâya yakararak edilen dua makbuldür.) [Ebu Ya’la]

(En efdal dua, Arefe günü yapılandır.) [Beyheki]

(Şu beş gecede yapılan dua kabul olur: Regaib, Berat ve cuma gecesi ile Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi.) [İbni Asakir]

(Bid'at ehlinin duası kabul olmaz.) [İbni Mace]

(Gafletle yapılan dua kabul olmaz.) [Tirmizi]

(Bir lokma haram yiyenin, kırk gün duası kabul olmaz.) [Taberani]

7- Hacet namazı kılmalı.
[Namaz - Abdest bölümündeki Hacet namazı yazısında, bu namazın nasıl kılınacağı hakkında bilgi var.]

Erkek çocuk olması için:
Duanın kabul olması hakkında yazıda bildirdiğimiz gibi düzgün itikada sahip olup, haramlardan kaçıp, dinimizin emrine uyanın ve şartlarına uygun dua edenin duası muhakkak kabul olur. Böyle salih bir kimse, yatağa girince, önce İhlas suresini okur. (Ya Rabbi, bana bir oğul ihsan edersen ismini Muhammed koyacağım) der. Böyle dua edenin, Allahü teâlânın izniyle erkek çocuğu olur. (Şir’a şerhi)

Yine aynı kitaptaki hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hanımı hamile iken, elini onun karnına koyup, “Bismillahi ahadis samed ellezi lem yelid ve lem yuled. Ya Rabbi, bu çocuğun ismini Muhammed aleyhisselamın hürmetine, Muhammed koydum” derse, bu çocuk erkek olur.)

Yine aynı kitapta, (Kadın, hayzdan temizlendikten sonra beş gün içinde hamile kalırsa, çocuğu erkek olur. Beşinci günden sekizinci güne kadar olursa kız olur) deniyor.

Sual: S. Ebediyye’de ahir zamanda çoluk çocuk sahibi olmamanın daha iyi olduğunu bildiren bir hadis-i şerif naklediliyor. Bu zamanda, ikiden fazla çocuk sahibi olmak caiz değil mi?
CEVAP
Ahir zamanda çocukları İslam terbiyesi ile yetiştirmek çok zordur. Çocuk çoğaldıkça bu zorluk artar. Terbiye edebilecek olan istediği kadar çocuk sahibi olur.

Doğum kontrolü ve kürtaj

Sual: Çocuk olmaması için tedbir almak mesela prezervatif kullanmak caiz mi?
CEVAP
Evet caizdir.

Sual: Kadın çocuk olmaması için spiral kullansa, caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Erkek, hanımı razı olmadığı halde, çocuk olmaması için tedbir alabilir mi veya hanımını tedbir almaya zorlayabilir mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Kürtajın, tıptaki ve dindeki yeri nedir?
CEVAP
Tıp yetkilileri diyor ki:
"Kürtajın riskleri gebelik büyüdükçe artar. Özellikle büyük gebeliklerde kürtaj esnasında çok kanama olabilir. Kanama durdurulamaz ise tehlike arz edebilir. Onun için kürtaj ilk aylarda yapılmalıdır. Kürtajın yasal sınırı 10 hafta, yani 2,5 aydır. Bundan sonra kürtaj olmak illegaldir. O halde kürtaj için gecikmemeli, 2,5 ayı aşmamaya gayret etmelidir. Kürtaj imkanına ulaşmamış binlerce bayanın gayri sıhhi metotlarla gebeliğini kendi kendine sonlandırmasında meydana gelen ağır hastalıkla hayatını kaybettiği acı bir gerçektir. O halde kürtaj meşru yollarla yapılmalıdır. Yasalara göre 18 yaşından büyük ve evli olan kadınlar, hem kendi, hem de eşlerinin rızası ile kürtaj olabilir. Resmen evli görülmeyen kadınlarda eş rızası aranmaz. 18 yaşından küçükler ise ancak veli veya vasilerinin onayı ile kürtaj olabilirler."

Dinimizde ise, özürsüz çocuk aldırmak haramdır, yasaktır. Hele fakirlikten korkarak, rahmindeki çocuğu öldürmek, haksız yere cana kıymak, yani cinayet olduğu gibi, evlat hakkını da tanımamaktır, büyük günahtır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden çocuk aldırmak caiz olur. Kütüb-i sittedeki, (İnsan, anne karnında nutfe [sperma] olarak 40, aleka [embriyo] olarak 40, et parçası olarak da 40 gün kalır. Bundan sonra ruh verilir) mealindeki hadis-i şerifini de esas alan âlimler, bir özürden dolayı, 1 aydan 4 aya kadar kürtaja izin vermişlerdir. (Redd-ül Muhtar)

Başka sebep olmasa da, İslam terbiyesi ile yetiştirememek korkusu özür olur. Yani İslam terbiyesi verememek niyetiyle dört aydan önce çocuk aldırmak caiz olur. (S. Ebediyye)

Sual: S. Ebediyye’de, dört aylık olmamış çocuğu, din bilgisi verememek, İslam terbiyesiyle yetiştirememek korkusuyla aldırmanın caiz olduğu bildirilirken, İslam Ahlakı kitabında, Fetava-i Hindiye’den alarak, bir şart bildirilmeden, dört aydan önce aldırmanın caiz olduğu bildiriliyor. Bu iki ifade arasında bir çelişki yok mu?
CEVAP
Hayır, bir çelişki yoktur. İslam Ahlakı’nda, (Dört aylık çocuğunu aldıran kadın cezalandırılır. Daha önce aldırması caizdir) deniyor. Hindiye’ye bakılınca, mesele daha kolay anlaşılıyor. Bir özürle, dört ayı geçmiş bir çocuğu aldıran kadının cezalandırılacağı bildirildikten sonra, ancak dört aydan önce aldırabileceği açıklanıyor. Yani özürle de olsa, zaruretsiz dört aydan sonra aldıramaz, dört aydan önce özürle aldırabilir deniyor. İfade şöyle:

Emzikli bir kadında, gebe olur, sütü kesilir ve emen çocuğun hayatı tehlikeye düşer; o çocuğun da babası olmazsa; gebelik 4 ay olmadan önce, o kadın ilaçla çocuğunu düşürebilir. Ancak, 4 ay geçtikten sonra, çocuğunu aldırması caiz olmaz. (Fetava-i Hindiye)

Dinimizde, özürsüz çocuk aldırmak haramdır, yasaktır. Hele fakirlikten korkarak, çocuğu, anne karnındaki iken, ilaçla veya başka metotla öldürmek, kürtajla almak cinayet olduğu gibi, evlat hakkını da tanımamaktır, büyük günahtır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden, yani 120 günlük olmadan önce aldırmak caiz olur.

Çocuk aldırabilmek için iki şartın olması gerekiyor:
1- Çocuğun 120 günlükten küçük olması,
2- İslam terbiyesi verememe endişesi, çocuğa veya anneye bir zarar gelmesi gibi biz özrün bulunması.

Sual: Down sendromu olduğu tahlil sonucu anlaşılan beş aylık çocuğu kürtaj caiz midir?
CEVAP
Dört aydan büyük olursa, caiz olmaz. Dört aydan önce aldırmak gerektiği zaman, niyetimiz başka da olsa, niyetimizi değiştirip, İslam terbiyesi verememek niyetiyle aldırmak caiz olur.

Sual: Ananın ölümüne sebep olacağı anlaşılan, dört aydan büyük olan çocuğu aldırmak caiz midir?
CEVAP
Caiz olmaz. Annenin ölümü kesin değildir. Çocuk da, anne de canlıdır. Canlının biri, diğerine tercih edilmez. Yani çocuğu kurtarmak için anne öldürülemez, anneyi kurtarmak için çocuk öldürülmez; ama dört aydan küçükse, o zaman meşru bir sebeple çocuğu aldırmak caiz olur.

Sual: (Sağlık, estetik, ekonomik ve sosyolojik gibi bir sebeple dört ayı da geçse kürtaj caizdir) diyen oluyor. Caiz midir?
CEVAP
Hayır, saymadığı başka bir sebep kalmamış. Yani her sebeple çocuk aldırılır diyor. Halbuki uzuvları teşekkül ettikten sonra, yani dört ayı geçtikten sonra çocuk aldırmanın caiz olmadığı bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır.

Sual: Fakir bir aileyiz, eşim bir çocuğa hamiledir. Fakir olduğumuz için bakamayacağız, bu yüzden aldırmamız günah mıdır?
CEVAP
Çocuğun da, sizin de rızkınızı veren Allahü teâlâdır. Fakirlikten dolayı, iyi bakamamak, besleyememek korkusu, çocuk düşürmek için özür olmaz. Çocuk aldırmak demek, çocuğu öldürmek demektir.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin.) [Enam 151]

(Allahü teâlânın rızk vermediği, yer yüzünde bir mahluk yoktur.) [Hud 6]

Ancak din bilgisi verememek, İslam terbiyesi ile yetiştirememek korkusu özür olur. Uzuvları teşekkül etmeden [120 günden önce] düşürmek caiz olur.

Demek ki, fakirlikten dolayı bakamamak değil, İslam terbiyesi ile yetiştirememek niyetiyle çocuğu aldırmak caiz oluyor.

Sual: Kadın, kocasından izinsiz, çocuk aldırabilir mi?
CEVAP
Aldıramaz.

Nikah nasıl tazelenir

Sual: Nikâh nasıl tazelenir?
CEVAP
Nikâh tazelemek demek, yeniden nikâh kıymak demektir. Bunu bir hocanın nezaretinde yapmak gerekmez. Yalnız birinin nikâhı tazelemesi yetişmez. Erkek ile hanımının, iki erkek veya bir erkekle iki kadın şahit yanında nikâhı tazelemeleri lazımdır. Kolaylık olmak için, nikâhını yenilemeye, hanımından vekâlet almalı.

Nikâh tazelemek için hanımdan vekâlet aldıktan sonra, iki erkek şahit yanında, (Öteden beri, nikâhlım olan hanımımı, onun tarafından vekâleten ve tarafımdan asaleten kendime nikâh ettim) denirse nikâh tazelenmiş olur. Eğer önceki nikâh sahih değil ise bu nikâh sahih olur. Erkek hanımından vekâlet almadan kendi kendine şahitler huzurunda nikâh tazeleyemez.

Kadının nikâh tazelemek için eşine (Nikâhımızı kıymak üzere seni vekil ettim) demesi yetişir. Vekillikten azletmedikçe ömür boyu bu vekâlet geçerlidir. Vekâlet verirken şahit gerekmez.

Hanımdan vekâlet alarak, tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh duası fâsık da olsa iki Müslüman şahit yanında okunursa, o iki kişi de, bu duanın nikâh tazelemek duası olduğunu bilirlerse, nikâh yine tazelenmiş olur. İki erkek veya bir erkek ile iki kadın şahit olmadan sadece bu duayı okumakla nikâh tazelenmez.

Erkek ve kadın şahitlerin müslüman, akıllı ve baliğ olmaları şarttır. Nikâhı tazelenecek erkek ve kadını tanımaları da gerekir. Dede, nine, baba, anne, amca, hala, dayı, teyze, evlat, torun, kardeş, yeğen de şahit olabilir.

Camide imam efendi, tecdid-i iman ve nikâh duasını cemaatle birlikte okursa, cemaat birbirlerine şahit olmuş, nikâhları da tazelenmiş olur.

Tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh duası şöyledir:
(Allahümme innî ürîdü en üceddidel îmâne vennikâha tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah.)

Kadına da boşanma hakkı

Sual: Bir kadın, boşanma hakkı kendi elinde olmak üzere nikahlanmak için ne yapması gerekiyor?
CEVAP
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye’de diyor ki:
Kadın, boşanmak benim elimde olmak üzere seninle evlendim der ve erkek de bunu kabul ettim derse, kadının boşanması kendi elinde de olur. Erkek eşine (İşin, senin elinde olsun) veya (Kendini sen boşa) yahut (Diler isen boşsun) gibi cümlelerden birini söylerse, kadın, ancak o oturumda kendisini boşayabilir. Kocası (Ne zaman istersen kendini boşa) derse, o oturuma mahsus olmaz. Kadın istediği zaman, kendini boşayabilir.

Kendisine boşanmak hakkı verilen kadın, kocasına (Seni boşadım) derse, boşanma işi gerçekleşmez. (Kendimi boşadım) demesi lazımdır. Nikah yapılırken kadın, (Ne vakit istersem, kendimi senden boşamak üzere...) diyerek, şart ederse, erkek de, nikah yapılırken, bu şartı kabul ettim derse, böyle şartlı nikah sahih olur ve kadın da boşanmak hakkına sahip olur. Erkek boşanma hakkını verse, kadın (Ben boşanma hakkını istemem) dese de, hakkını red etmiş olmaz. Dilediği zamanda, kendini boşayabilir. Erkek nikah yaparken, (Boşanmak senin elinde olmak üzere, seni nikah ettim) derse, nikah sahih olup, boşanmak hakkı kadının elinde olmaz. Fakat, önce kadın, (istediğim zaman, boşanma hakkı elimde olmak üzere sana nikahlandım) der, erkek de, (kabul ettim) derse, hem nikah sahih olur, hem de, boşanmak kadının elinde olur.

Sual: Nikah kıyılırken, kadının boşanma hakkını almasını tavsiye eder misiniz?
CEVAP
Tecrübelerimize istinaden söylüyoruz. Genelde kadın erkeğe göre daha duygusaldır. Olaylarda tez etkilenir. Hislerine mağlup olur. Zaruri haller hariç, boşanma hakkını almasını tavsiye etmeyiz.

Arama Motoru